Örneğin Ürgüp’te yüksek bir yerden peribacalarına bakarken ya da Ortahisar Kalesi’yle göz göze gelmiş kahvenizi yudumlarken yalnızca görme duyunuz değildir harekete geçen, duymaya da başlamışsınızdır. Sözlerini anlayamadığınız bir şarkının içinize işleyen ezgisini duyar gibi. Gizemli, masalsı, insanı sarmalayan bambaşka bir enerji vardır orada. Sarmalandığınızı hissedersiniz ancak sizi sarmalayan şeyin ne olduğunu çok da tarif edemezsiniz. Aslında sizi sarmalayan o coğrafyada asırlar önce yaşamış uygarlıkların, hayatların, geçmişin ruhudur. Asırlar önce yaşanan hayatlar çoktan son bulmuştur elbette ama ilk andan şu ana kadar yaşanan bütün hayatların orada, havada, dağda, taşta ruh izi kalmıştır, işte o ruh izi sizin ruhunuza karışır, hissedersiniz. Tabi bu hissi yakalayabilmek için sadece bakmak değil iyi dinlemek ve yalnızca beden olarak değil ruhen de orada olmak gereklidir.
İşte tam da bu coğrafyada Derinkuyu’da yer alan devasa bir yeraltı şehri var. Asur Kolonilerinin de izlerini taşıyan Derinkuyu Yeraltı Şehri’nde ikinci yüzyılda Roma zulmünden kaçıp Mezopotamya üzerinden Kayseri’ye, oradan da Kapadokya’ya gelen ilk Hristiyanların yaşadığı biliniyor. Kesin inşa tarihi tartışmalı. Sokrates’in öğrencilerinden Atinalı Ksenofon’un MÖ 370 civarında yazdığı “Anabasis” adlı kitap Derinkuyu’ya atıfta bulunan en eski yazılı eser olarak biliniyor. Kitapta Anadolu’nun tarihi, coğrafyası, gelenekleri, yerel halkları ve bunların yaşam koşulları hakkında önemli bilgiler yer alır. Kitap; Kapadokya bölgesinde ya da yakınlarında, bölgede iyi bilinen uçurum kenarındaki mağara evler yerine yeraltında kazılmış evlerde yaşayan insanlardan bahseder.
1830’lara kadar Kapadokya Derinkuyu bölgesinde yer üstünde bile yerleşim yokmuş. İlginçtir, 1963 yılında bir vatandaş evinde tadilat yaptırırken tesadüfen bulunuyor. 1967 yılında ziyarete açılan Derinkuyu Yeraltı Şehri adını 60-70 metre derinindeki 52 içme suyu kuyusundan almış. O tarihten bu yana toplamda 4 kilometrekarelik alanın sadece 2,5 kilometrekarelik 8 katı temizlenip ziyarete açılmış. Ziyarete açılan 8 katın derinliği 50 metreyken, tüm katlarının temizlenmesi halinde derinliğin 85 metreyi bulacağı ve kat sayısının 12-13’e ulaşacağı tahmin ediliyor. İşte mimaride uzaylıları zan altında bırakan da, yaklaşık 50 bin insanın bu derinliklerde hiç dışarı çıkmadan uzun süre nasıl yaşayabildiği!
Yeterli bilgiye ulaşamayan yaşam kültürü, masal diyarına yakışır efsaneler ve masallar üretmeye başlıyor haliyle ve antik çağdan kalma bu mimarlık ve mühendislik harikası yer; ancak uzaylılar ya da kötücül güçlerden korunmaya çalışan melekler tarafından inşa edilmiş olabilir diye uzun dinlemesi zevkli hikayeler üretiyor.
Sizce de çok ilginç değil mi? Asırlarca birçok farklı uygarlık yaşıyor ve geçiyor bu yeraltı şehrinden. Yakın tarihe kadar varlığından haberdar dahi değiliz. Düşünsenize evinizi yenilemeye kalkışıyorsunuz ve karanlık bir geçit keşfediyorsunuz, meğer sizin eviniz; Bizans dönemi Hristiyanlarından, Perslere, Friglere hatta Asurlulara kadar uzanan, çok derin bir geçmişin, çok derin şehirlerine açılan bir kapıymış. 1963'te yeniden keşfedilen bu giriş, bugün bazı evlerde bulunan ve yeraltı şehrine açılan 600’den fazla girişten ilkiymiş.
Derinkuyu’da mağara odalar yüzlerce kilometre boyunca uzandığı gibi, aynı zamanda bölgede keşfedilen 200 civarında küçük farklı yeraltı şehrinin de bu tünellere bağlanarak devasa bir yeraltı ağı oluşturmuş olabileceği düşünülüyor. Bu şehirde yeraltı konutları, kuru gıda depoları, ağıllar, okullar, şarap imalathaneleri ve şapeller hatta akıl hastanesi bile var.
Mağara şehrimiz 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine eklenmiş.
Gelelim bugünün hiç de masalsı olmayan gerçeklerine; dünyanın en zenginleri, yeraltı yerleşkeleri VE özel adalarında ve "hayatta kalma evleri" inşa ediyor.
Geçtiğimiz yıllarda Mark Zuckerberg’in Hawai adasındaki çiftliğinin altına, kendi enerji ve gıda kaynakları olan ve patlamaya dayanıklı kapıların bulunduğu 100 milyon dolarlık gizli bir kale inşa ettiği ortaya çıktı. Beş bin metrekarelik bu yeraltı sığınağı, içinde onlarca binanın ve birbirine asma köprüyle bağlı kendi kendine yetebilecek su ve tarım sistemi olan 270 milyon dolarlık bir “kaçış şehrinin” sadece bir bölümüymüş.
Amazon kurucusu Jeff Bezos'da çok uzak olmayan bir tarihte, Miami kentinde yer alan 'Indian Creek Adası'ndaki "Milyarderler Sığınağı"ndan 79 milyon dolara malikane satın almış ve resmi olarak Miami'ye taşındığını duyurmuştu.
Bu bilgileri edindiğim gazete haberi şöyle devam ediyor; Amerikalı milyarderler bizim bilmediğimiz neyi biliyor da kaçış planları hazırlıyor? Esasında gizli saklı bir şey yok, bildiğimiz dünya başımıza yıkılıyor ve yenisi de kurulamıyor.
Derinkuyu yeraltı şehrinin inşasından bugüne değin insanlığın geldiği nokta ve bugün, dünyanın başlıca zenginlerini yeraltı şehri inşa etmeye getiren nokta hakkındaki değerlendirmeleri siz sevgili okurlarımın yorumlarına bırakıyorum…