Yılbaşı Ve Takvim

Abone Ol


2016 yılında sevinçler yaşamadık mı? Yaşadık. Ama acılarımız daha baskındı. 2017 yılını anaların gözyaşı dökmeyeceği, hasretlerin kavuşacağı, arzularımızın gerçekleştiği, bütün insanlığın mutluluğa ulaşacağı, ülkemizin, ailemizin ve hepimiz sevgi, saygı ve barış içinde esenlikle dolu yaşayacağı bir yıl olmasını kim istemez ki?

Evet, takvimler dün bir bugün ikiyi gösteriyor, derken sözü takvimlere getireceğim. Bu günü 2 Ocak olarak gösteren resmi takvimin dışında, günümüzde iki takvim daha kullanılır. Onlardan biri dini bayramlarımızı, kutsal bildiğimiz günleri takip ettiğimiz bir yılı, ayın yirmi dokuz veya otuz günlük dönem içindeki değişmelere göre on ikiye bölen yani 354 veya 355 gün sayan; ay "kamerî" takvimdir. Kameri takvim de, resmi olarak kullandığımız dünyanın güneş çevresinde 365 veya 366 günlük dönüşünü temel alan, batı ülkeleriyle ortak olan "şemsî" güneş takvimi, yazılı ve kayıtı olan takvimlerdir. Üçüncü takvim ise halk takvimidir. Asırlar boyu halkın edindiği denemeler sonucunda yerleşmiş, atalardan bizlere söylene söylene gelmiş, görenekler takvimdir. Okuyucularımız için sıkıcı gelebilir endişesini taşısam da, birkaç satır takvimlerin tarihçesinden söz edeceğim:

Kullandığımız Milâdi takvimin 622 yılının 17 Temmuz'unda, Hz. Muhammet Mekke'den Medine'ye göç etti. Bu günü Araplar "0" sıfır kabul ederek "Hicri" takvimi ay'ın harekatını temel alarak başlattılar. Osmanlılar da hicri 1087 yani milâdi 1672 yılına kadar Arapların Hicri takvimini kullandı. 1672'den itibaren hicrî 1087 yılını olduğu gibi bırakarak, ondan sonraki yıllarda güneş takvimini kullandılar. Bu yeni takvime "malî-rumî" adı verildi. Böylece bir kargaşa başladı. "Mali-rumî" adı verilen bu takvim, Julien takvimine dayanıyordu. (Jülyen takvimi, Jül Sezar tarafından M.Ö. 46 yılında kabul edilen ve batı dünyasında 16. yüzyıla kadar kullanılan takvimdir.) 1916 yılından sonra batıda kullanılan Gregorien takvimi ile uyum sağlamak için aradaki 13 günlük fark rumî takvimden kaldırıldı. Böylece bir anlamda Gregorien takvimi kabul edilmişti. Sözünü ettiğim kargaşalara bir halka daha eklenmiş oldu.  Bu da 1925 yılına kadar sürdü. Günümüzde kullandığımız milâdî takvim, Hz. İsa'nın doğduğu günü (0) olarak kabul eden güneş takvimine dayanmaktadır.

Müslüman Türk dünyasında Celaleddin Melikşah, "Celâlî" takvim adıyla yeni bir takvim yaptırdı.  Bu takvim de güneşi temel alıyordu. İlkbaharın ilk günü yılbaşı sayılıyordu. Melikşah uygulanan bu takvim, Gregorien takviminden daha az hatalıydı..

Milâdî takvim ile rumî takvimin arasında 13 günlük bir fark bulunuyor. Rumî takvim, milâdî takvimi 13 gün geriden izliyor. Meselâ; milâdî 2 ocak, rumî 20 aralığı karşılamaktaydı. Takvimlerin bir birine karıştırılması, her hangi bir tarihi olayda, bir yazarın doğum ve ölüm tarihlerinde farklı farklı tarihlerin ortaya çıkmasına neden oluyordu.

1672 yılına kadar kullandığımız "Hicri" takvimle, daha sonra kullandığımız "Rumî" ve Cumhuriyet sonrası kullandığımız "Milâdi" takvimleri bir birine nasıl çevirebiliriz? Zor değil. Önce Hicri takvimle Milâdi takvim arasındaki ay ve güneş takvimleri olması nedeniyle 11 günlük farkı göz önünde bulunduruyoruz. Sonra hicri takviminin 622 yılında başladığını hatırlıyoruz. Milâdi takvimde bildiğiniz gibi İsa'nın doğumu sıfır tarihini gösteriyor.

Diyelim ki 2008 yılını hicri takvime çevireceksiniz. 2008 yılında 622 yılını çıkarıyoruz. 1386 rakamı çıkıyor. İki takvim arasındaki gün farklılığının yıllara yansımasını bulmak için bu rakamı 33'e bölüyoruz. 42 sayısı çıkıyor. Bu sayıyı biraz önce bulduğumuz 1383 ile topluyoruz ve elde ettiğimiz 1428, 2008 yılının hicri karşılığıdır.

Tersini deneyelim. Hicri 1340 yılının Milâdi karşılığını bulmak istiyorsunuz. 1340 yılını 33'e bölecekseniz. Çıkan rakamı 1340'dan çıkaracak bulduğunuz sayıyı 622 ile toplayacaksınız. Ulaştığınız 1921 sayısı, 1340 hicri tarihinin karşılığıdır.