Sık sık kanunların yetersiz olduğundan yakınılıyor.
Türkiye’nin temel sorunu anayasa ve kanunlar değildir. Anayasa ve kanunlarda bazı eksiklikler olmakla birlikte, asıl sorun anayasa ve kanunların uygulanmasındadır.
Daha açık ifade ile zihniyet meselesidir, kafa yapısıdır.
Eskiden Türkiye hukuk devleti mi kanun devleti mi diye tartışılıyordu.
Yani kanunlar hukuka uygun mu, toplum vicdanına cevap veriyor mu, insanların huzurunu sağlayabiliyor mu konuşuluyordu.
Şimdi hukuk devleti olmayı geçtik, kanun devleti bile değiliz. Anayasa ve kanunlar açıkça ihlal ediliyor, kimse de umursamıyor, umursamak isteyenlerin de başı derde giriyor.
Son günlerde yaşananları hatırlayalım…
İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı, adliyedeki odasında, 13 tabanca ve 7 uzun namlulu silah sergiliyordu. Gelen misafirlerle silahların önünde hatıra fotoğrafı çektirince olay açığa çıktı.
Adliyenin en üst amiri konumunda olan hâkimin savunması daha da garabet…
“Hepsi benim, hepsi ruhsatlı silahlar. Ben aynı odada öğle tatilimde resim de yapıyorum. Bununla gurur duyulup aydın çağdaş, günü gündemi takip eden, vasatın üstünde bir yargıç modeli çizerken birilerine hizmet edilmek için maalesef ki böyle bir karalamayla karşı karşıya kaldım.”
Zihniyet bu, cephane kadar silahı makam odasında sergiliyor ve takdir bekliyor!
Hâkim böyle olunca peşi de geliyor haliyle…
Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Belediye Başkan Yardımcısının kardeşi alkollü araç kullanırken trafik kazasına karıştı.
Alkollü sürücünün kimliği değiştirilmek isteyince polis müdahale etti. Şahıslar, polisleri baskı altına almaya çalıştı. Polisler görevlerini yapmaya engel olan kişileri polis merkezine götürdü. İlçe emniyet müdürü de olayın doğru olduğunu söyledi.
Şahıslar şikayetçi oldu. Polisler savcılıkta ifadeye çağrıldı. Polisler, ifade tutanaklarını okumak istediklerinde söyledikleri ile tutanakta yazılanların farklı olduğunu gördüler. İtiraz edince savcı, kendilerine hakaret edildiği iddiasıyla ilçe emniyet müdürü dahil üç polisi gözaltına aldırdı.
Alkollü araç kullanana dokunan yok! Cezayı işini yapan polis çekiyor.
Çakarlı araç kullandığı için dönemin İstanbul İl Milli Eğitim Müdürünün aracını durduran polisin başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz. Polis, neredeyse meslekten atılacaktı!
Hatay Dörtyol’da karakolda polisler sıraya dizilmiş ve iktidar partisinin gençlik kolları başkanı polisleri teşhis etmek bahanesiyle adeta sorgulamıştı. Yine polisler hapisle cezalandırılmıştı.
Soru şu…
Derdimiz anayasa mı, yoksa anayasa ve kanunları yok sayan zihniyet mi?
Bu zihniyet olduktan sonra anayasa değişse kime ne fayda sağlayacak?
Hukuksuzluğu kanun kılıfına sokmak için değiştirilecekse bilemem!
***
Hak arıyorsan Hakkari’ye
Acelesi olduğunu onu görür görmez anlamıştım. Sağanak halinde yağan yağmura aldırış etmiyor, ezilmiş haline rağmen sağa sola koşuyordu.
Yanına sokularak; “Hayrola teyzeciğim” dedim, “Bir derdiniz mi var?”
Sıcak bir tebessümle, “Buraların yabancısıyım evladım. Hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum” dedi.
“Biraz beklersen aynı dolmuşa binebiliriz” dedim; “Oraya geldiğimizde size haber veririm.”
Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyenin altına girdi. Nur yüzlü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanakları pembe pembe olmuştu.
“Torunlarımdan biri menenjit geçirdi” diye devam etti; “Ziyaret saati bitmeden uğramak istemiştim.”
“20 dakikanız var. Hastane yakın ama bu havada araba pek bulunmuyor” dedim.
Durağa herkesten önce geldiğimiz için dolmuşa rahatça bineceğimizi sanıyordum.
Ancak araba yanaştığında arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş oldukları her hallerinden belli olan adamlara; “Önce biz gelmiştik. Sırayı bozmaya hakkınız var mı?” dedim.
Ön koltuktan oturanı; “Hak istiyorsan, Hakkari’ye gideceksin arkadaşım” dedi; “Hem oradaki haklardan KDV’de alınmıyormuş.”
Bu laf üzerine attıkları kahkahadan bindikleri araba sallandı. Sinirlerim allak bullak olmuştu. Sakinleşmeye çalışarak; “Ben biraz daha bekleyebilirim” dedim, “Ama şu ihtiyar teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor.”
Bu defa şoför lafa karışarak; “Teyzenin arabaya ihtiyacı yok be kardeşim” dedi, “Okuyup üfledi mi hastaneye uçuverir.”
Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti. Yaşlı teyzeye baktım tevekkülle susuyordu. 5-10 dakika sonra gelen bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre teyzeyi hastanede indirmesini söyledim. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikâyet etmiyordu. Üstelik trafik de yarı yolda tıkanıp kalmıştı.
Şoför; “Yolun bu durumu hayra alamet değil. Sebebini anlasam iyi olacak” diyerek arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileri doğru yürüdü. Döndüğünde; “Kısmete bak yahu” dedi, “Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış.”
Heyecanla; “Bir şey olmuş mu? Yani yaralı falan var mı?” diye sordum.
“Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar.”
Göz ucuyla yaşlı kadına baktım. Solgun solgun dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu.
Şoför koltuğa yavaşça otururken; “Kısmet işte” diye tekrarlayıp duruyordu: “Sen kalk koca bir kamyonla çarpış. Hem de Türkiye’nin ta öbür ucundan Hakkari plakalı bir kamyonla.”
(Cüneyd Suavi)
***
TEBESSÜM
Merdiven
Dursun’la kavga eden Temel, mahkemeye çıkarılır. Hâkim, Temel’e sorar:
- Dursun’u neden 21 basamaklı merdivenden ittirdin?
Temel gayet sakin:
- Ben bir merdivenden ittirdim, diğer merdivenlerden kendi yuvarlandı.
***
GÜNÜN SÖZÜ
Adalet olmadıkça yönetimin, edep olmadıkça asaletin, cömertlik olmadıkça zenginliğin faydası olmaz.
Hz. Ömer (RA)