Musul, Irak ve ABD ve müttefiklerini, yani emperyalizmin Ortadoğu'ya çöreklenip yeniden haritalar çizmesinde süreç hızlanmışken, yakın tarihe kısaca bir göz atmakta fayda var. Özellikle, ABD-Saddam Hüseyin ilişkilerinin nereden nereye geldiğine... Washington'un "sinsi ve güvenilmez" bir müttefik olduğunu da anlatacak notlar paylaşacağım sizinle...
Saddam Hüseyin, Baas rejimi sayesinde siyasette hızla yükseldiği Irak'ta yine Baas'la ters düştüğü için bir süre cezaevinde yattı. 1968 darbesiyle cezaevinden çıktı, partide hızla yükseldi ve 1979'da yine bir darbeyle ülkeyi ele geçirdi. İlk işi muhaliflerine karşı acımasız bir kampanya başlatmak oldu. Muhaliflerine hayat hakkı bile tanımayan bir diktatördü Saddam Hüseyin.
İşte o diktatör, İran'da Şah'ın devrilip, Humeyni'nin Fransa'dan bindiği uçakla Tahran'a inerek koltuğa oturmasının ardından ABD eliyle savaşa sürüklendi. Komşusu İran'la amansız bir savaşa tutuştu 1980 yılında.
Savaş devam ederken ABD adına Donalt Rumsfeld hiçbir resmi sıfatı bulunmamasına rağmen Saddam Hüseyin'i 1983 yılında Bağdat'ta ziyaret etti. Bir anlamda "derin" ABD'nin Saddam'a desteğini ifade edip, sırtını sıvazladı Rumsfeld ve "Rusya'dan başka dostunuz da var" mesajını iletti.
* * *
Bağdat'ta tüm ipleri ele geçirdikten sonra petrol ve diğer endüstrileri millileştirmiş, bu sayede Irak'a hızlı bir kalkınma yaşatmış olan Saddam Hüseyin, İran'la ateşkesin ardından ülkesinin devasa bir borç yüküyle karşı karşıya kaldığını gördü. Yıllarca süren savaşın tek kazananı vardı: Silah üretip satanlar... Saddam, gücünü kaybetmemek için silahlanmayı sürdürdü ve ülkesinin sırtındaki borç kamburu da büyüdükçe büyüdü.
Bu arada Saddam'ın kulağına "kurtuluş reçetesi" olarak Kuveyt petrolleri fısıldandı. İngilizler'in Irak'tan koparıp "uydu devlet" haline getirdiği Kuveyt'i ele geçirmesi, Saddam'ın elini rahatlatacak, aynı zamanda kahraman olacaktı. Saddam, ABD'nin tavrının ne olacağını merak ettiği için Bağdat'taki Amerikan elçisine dillendirdi niyetini. Bağdat'taki kadın ABD elçisi, Washington'un "Bu sizin kendi meseleniz, biz karışmayız" mesajını iletti Saddam Hüseyin'e. Irak birlikleri bir gece Kuveyt'e girdi, dünya ve bölge halkları için sürpriz oldu bu ama ABD'yi yönetenler "ansızın" işgali zaten önceden biliniyordu. Türkiye Başbakanı Turgut Özal bile... Çünkü, Saddam'ın Kuveyt'i işgali, ABD üniversitelerindeki konferanslarda, strateji araştırma ve düşünce kuruluşlarının salonlarında dillendirilmiş, muhtemel senaryolar ardı ardına sıralanıp Washington'un sonrasında atacağı adımlar planlanmıştı bile.
ABD "Sizin işiniz" dediği Kuveyt'i bahane ederek postallarını giyip Ortadoğu'ya çöreklendi. Saddam tehdidini öne sürüp bölge ülkeleriyle "güvenlik anlaşmaları" imzaladı. İslâm'da "haram" kabul edilmesine rağmen Suudi Arabistan'daki kutsal topraklara bile asker yığdı... Enerji ve su savaşlarının fitilini ateşleyen ABD, bölgeyi yeniden şekillendirme sürecini de başlatmıştı Saddam'ın "çılgın" hamlesiyle.
* * *
ABD Başkanı Bush'un, "Çöl Fırtınası" operasyonunun ardından oğlu George W.Bush, ikinci harekatı başlattı. "Kimyasal silah" yalanıyla ABD ve müttefikleri Irak'ı işgal etti. Çöl Fırtınası döneminde ABD'nin "laboratuvar cezaevlerine" götürülen "muhalif"ler (!) eğitilmiş, Irak'ı içeriden çökertecek bir mekanizma kurulmuştu. ABD güdümünde ülkeyi yönetecekler de belliydi. Saddam, ağırlıklı olarak Sünni bir iktidar oluşturmuştu, tüm kritik görevlere Sünnileri getirmişti. ABD de Şii'ler ve Kürtler üzerine kurdu oyununu.
Saddam çabuk devrildi, bir çukurdan çıkarılıp tutuklandı ama Saddam yanlısı direnişçiler ABD'ye umduğundan fazla kayıp verdiriyordu. Evdeki hesap çarşıya uymamış, Irak'tan gelen tabutlar ABD kamuoyunda yüksek tepki sesleri çıkartmaya başlamıştı. Bir gecede gelen Irak zaferi, Iraklı direnişçilerin eylemleri yüzünden Beyaz Saray için kâbus olmuştu. George W.Bush, CIA ve Ulusal Güvenlik Danışmanları ile üst düzey yetkilileri Beyaz Saray'da toplayıp "ne yapacağız" arayışına girdi. Saddam'a, sürgünde devam ettireceği bir hayat karşılığında ABD karşıtlarına "direnişi bırakın, parti kurup siyasete atılın" çağrısı yapması önerilecekti.
Saddam tutuklu bulunduğu cezaevinde çok özel biri tarafından ziyaret edildi. 22 yıl önce Saddam Hüseyin'in sırtını sıvazlayıp "ABD İran'la savaşta sizin yanınızda" diyen Donald Rumsfeld 2 Mayıs 2005'te Saddam Hüseyin'i cezaevinde ziyaret edip pazarlık masasına oturdu. Rumsfeld'in Saddam'la yaptığı bu görüşme, tarihe geçecek ibret vesikası gibi adeta. ABD'nin iki yüzlülüğü, sonraki adımının Suriye'yi işgal etmek olduğu da görüşme tutanaklarına yansıdı.
Pazarlığın tutanakları Mısır'da yayınlanan El Usbuğ dergisi yıllar sonra yayınladı. Bir ABD'li yetkilinin sızdırdığı görüşme tutanaklarına göre Saddam, bu pazarlıkta "ihanet" teklifini reddederken, Rumsfeld'e adeta ders vermiş. Bir diktatörden beklenmeyecek "yurtsever" duruşuyla hem de...
Nasıl mı? Rumsfeld-Saddam görüşmesine dair Mısır'ın El Usbuğ dergisinde yayınlanan görüşme tutanağından bir bölümü yarın taşıyacağım bu sütuna...