Amerika'nın yeni Başkanı Trump ve yönetiminin iş başına gelir gelmez, özellikle İslam ülkeleri üzerinde bir baskı ve katliam olgusu oluşturduğunu görüyoruz. İsrail ile olan yakınlaşması dikkat çeken Trump'un "onaysız vur" emri Yemen, Suriye, Irak, Afganistan, Libya ve Sudan gibi ülkeleri kapsıyor.
Trump ayrıca sadece orduda olan bombalama yetkisini CIA'ya da verdi. Üstelik orduya getirilen insansız hava araçlarıyla bombalama kısıtlamalarını da kaldırdı. ABD Başkanı Trump bu adımlarla Amerikan ordusuna adeta "katliam yapın" emri vermiş oldu.
Aslına bakılacak olursa Trump'un bu kararları Amerika'da endişe yaratıyor. Eleştiriler de yapılıyor ama yeni Başkan bunları dinlemiyor. Müslümanlar üzerindeki baskı ve katliamlar ülkenin birçok bölgesinde protesto yürüyüşleri ile de sürdürülüyor.
Trump'un Amerika'ya artık Müslüman olanların vatandaş olarak alınmamasını, Müslüman vatandaşların çoğunun da sınır dışı edilmesi konusundaki çalışmalarının hızlandırıldığına da dikkatlerinizi çekelim.
Trump ve yönetimini eleştiren uzmanlar "Trump'un hızla Bush'laştığını görmekteyiz. Neredeyse tüm Arap ve Müslüman ülkeleri terörle bütünleştirme yoluna gidiliyor. Bu durum ileride çok daha kitlesel ölümlere neden olabilir" yorumunu yapıyor. İsrail'in de Trump'tan cesaret alarak Filistinliler üzerinden yeni katliamlara başlayabileceğinden de endişe ediliyor.
Son haftalara Iran ve Suriye'ye yüzümüzü çevirelim:
Adı geçen ülkelerde Amerika camileri bile bombalamaktan ve öldürmekten kaçınmıyor. Bu durumu da ya "yanlışlık oldu" denilerek, ya da "Orada teröristler vardı" şeklinde atlatmaya çalışıyorlar. Hatta okullar bile vurularak can alınıyor.
IŞİD karşıtı mücadelede bugüne kadar suçsuz, yüzlerce sivilin hayatını kaybettiği biliniyor. Bundan sonra bunlara yenileri de eklenecek gibi görünüyor.
Devam edelim:
Amerikan ordusu Trump'ın "izin almadan vurun" talimatını ilk olarak Suriye ve Irak'ta uygulamaya başladı. Son bir hafta içinde bu iki ülkeden ardı ardına sivil katliam haberleri gelmeye başladı. Suriye'de son bir haftada 400'den fazla sivilin öldüğü iddia ediliyor.
geçenlerde Halep'te yatsı namazı sırasında bir camiyi vurarak 71 kişiyi şehit eden ABD, daha sonra da Rakka'nın batısındaki bir okulu vurarak yerle bir etti. Yüzlerce sığınmacının kaldığı okulda 33 kişi öldü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nden yapılan açıklama da, "Şimdi 33 kişinin öldüğünü doğrulayabiliyoruz. Ölenler Rakka, Halep ve Humus'tan kaçan sivillerdi" denildi.
ABD'nin Suriye'deki katliamları bunlarla da sınırlı değil. Yerel kaynaklar, ABD'nin Rakka'nın batısındaki Tabka ilçesini de hedef aldığını ve saldırıda çoğu kadın ve çocuklardan oluşan en az 40 sivilin hayatını kaybettiği açıklandı. Yine Rakka kenti yakınındaki el-Mataba köyüne yönelik ABD hava saldırısında da en az 23 sivil hayatını kaybetmişti.
ABD'nin sivil katliamları Suriye'nin yanı sıra Irak'ta da devam ediyor. Son dönemlerin en büyük katliamı da Musul'da ABD tarafından gerçekleştirildi. IŞİD'e karşı operasyon kapsamında Musul'u bombalayan ABD savaş uçaklarının, çoğu sivil en az 200 kişiyi öldürdüğü açıklandı. Yerel basın vurulan bir binada sığınmış bulunan 130 sivilin öldürüldüğünü açıkladı. Yaklaşık 100 kişinin de vurulan diğer bir evde bulunduğu ifade ediliyor.
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Afganistan ile başladığı İslam coğrafyası istilasını Irak ile sürdüren ABD, bu iki ülkede yaklaşık 1.5 milyon kişiyi katletmişti. ABD 2004 yılında Afganistan ve Irak benzeri ekonomik ve askeri külfeti yüksek olan işgaller yerine hedef ülkelerde DEAŞ, PYD gibi terör örgütleri vasıtasıyla iç savaş çıkartma taktiğine geçti.
Arap Baharı adı verilen bu süreçte Libya, Suriye, Yemen ve Mısır gibi ülkeler karıştırıldı. Özellikle Suriye talan edildi. Yüz binlerin katledildiği bu süreçte ülke nüfusunun yarısı mülteci durumuna düştü.
ABD Büyük Ortadoğu Projesi ile aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 22 İslam ülkesinin sınır ve rejimlerini kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek istediğini açıklamıştı. ABD, BOP hedefi doğrultusunda gelişmelere göre taktik değişikliklerine gidebiliyor.
Amerika, aynı zamanda Arap ve İslam ülkelerine baskı uygulamaya da başlamış bulunuyor. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 8 Ortadoğu ülkesinden Amerika'ya giden yolcuların elektronik cihaz kullanımının yasaklanması yapılmakta olan bu baskının somut bir örneği olarak karşımızda duruyor.
Özetleyecek olursak, bundan sonra Trump ve yönetimi ile beklenen ilişkileri kurmak ve geliştirmek pek kolay olmayacaktır. Amerika, çizilen ve bilinen yoldan geri adım atmaz. Trump da zaten ani karar veren ve kararını verdikten sonra da geriye bakmayan bir lider portresi çiziyor.
16 Nisan referandumdan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beyaz Saray'dan randevu bekliyor. Trump ile de yüz yüze görüşme yapılacak. Bu görüşmeden ortaya nasıl bir sonuç çıkar bunu şu an için kestiremiyoruz.
Göreve gelir gelmez İsrail olan ilişkilerini daha da geliştireceği mesajı veren Trump'un bölgede İsrail'in yayılmacı politikalarını destekleyeceği de görülüyor. Bu durum hiç kuşkusuz Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir.
Bu anlayış içinde Filistin sorunun çözümünün de mümkün olmayacağını şimdilik söylemekle yetinelim.