Spora 6 yaşında başlayan ve ömrünün 35 yılını judo ile geçiren Emine Baştağ, Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Judo Milli Takımı’nda işaret diliyle eğitim veriyor ve sporcularıyla gittiği her şampiyonadan madalya ile dönüyor.

Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu Türkiye İşitme Engelliler Spor Federasyonu Judo Milli Takım Antrenörü Emine Baştağ. 6 yaşında İskenderun Demirçelik Spor Kulübü’nde spor hayatına başlayan Baştağ, 1998 yılından itibaren Judo milli takımını çalıştırıyor ve bugüne dek pek çok başarıya ekibi ile imza attığı biliniyor. Judo hayatında 35 yılını deviren Baştağ, aynı zamanda İstanbul’da özel bir üniversitede de ders veriyor. Hayatını tamamen spora adadığını anlatan Baştağ, sporcuları ile katıldığı her yarışmada madalyalar ile geri dönüyor. Türkiye’de işitme engelli öğrencilere işaret dili ile eğitim veren ilk kadın olan Baştağ, aynı zamanda Uzakdoğu sporları, vücut geliştirme, dil ve konuşma bozuklukları, görme ve işitme engelliler, üstün yetenekli çocuklara akıl oyunları gibi dersler de veriyor. Judo milli takımında eğitim veren ilk kadın antrenör olan Baştağ, görme ve bedensel engelli çocuklara da ders vermek istiyor. 

- İşitme engelli öğrenciler ile çalışmak nasıl bir duygu?

 “Gerçekten mükemmel bir duygu. Onlar ile çalışmak bana büyük bir keyif veriyor. Onlar ile daha rahat iletişime geçebilmek için işaret dili eğitimi aldım. Judo, bir Uzakdoğu sporu olduğu için tüm teknikler Japonca anlatılıyor. Ancak biz tüm dillerin ötesinde parmaklarımız ile anlaşabilmeyi öğrendik.” 

BAŞARININ KAYNAĞI DİSİPLİN

- Bol ödüllü bir ekiple çalıştığınızı duyduk. Bu başarılarını neye borçlular?

 “Evet, sporcularımın hepsi ile ayrı ayrı gurur duyuyorum. Geçen sene Judo milli takımının antrenörlüğünü yaptığım dönemlerde olimpiyatlarda toplam 7 madalya ile geri döndük. Birincilik ve ikinciliklerimiz de vardı. Başarımızın kaynağı da disiplinli ve çok çalışmamız ve asla pes etmememize bağlıyorum. Geçtiğimiz Temmuz ayında da Türkiye Şampiyonluğu’na 17 sporcum ile katıldık ve 11 madalya ile geri döndük.” 

- Sponsor arayışlarınız devam ediyor mu?

Evet, elbette. En son katıldığımız Türkiye Şampiyonluğu’nda 17 sporcu ve ekiple toplamda 25 kişinin barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını bizzat karşıladım. Ulaşım masraflarını da çalıştığım özel üniversite üstlendi. Bu çocukların daha iyi şartlarda spor yapmaya ihtiyaçları var. Hepsi pırıl pırıl, tertemiz çocuklar. Tek istekleri bayrağımızı dünyada ve olimpiyatlarda dalgalandırabilmek. Bunları gerçekleştirebilmemiz için de sponsora ihtiyacımız bulunuyor. 

- Sporcularınıza nasıl ulaştınız?

 “İlk başlarda İstanbul’daki işitme engelli çocukların eğitim aldıkları okullara giderek, öğrencilerimi buldum. Sonraki süreçte de sosyal medya aracılığı ile bana ulaşan öğrencilere eğitim verdim ve onların başarılı birer sporcu olarak yetişmeleri için elimden ne geliyorsa yaptım, yapmaya da devam edeceğim.” 

JUDO İYİLİĞE GİDEN YOL DEMEK

- Judo sporunun doğasında ne var? Ne gibi öğretileri bulunuyor?

 “Japon sporu olarak bilinen Judo, nezaket yolu, iyiliğe giden yol olarak biliniyor. Judo, karete ya da kick boks gibi şiddet içermez. Kendine özgü teknikleri vardır asla tekme ya da yumruk atılmaz. Örneğin, Judoda rakibini acı sınırına kadar getirip bırakırsınız, pes etmesini sağlarsınız ama asla ona zarar vermezsiniz. Judo yakın savunmada etkili bir branştır ve çoğu teknik de saldırıyı değil savunmayı içerir.” 

KADINLAR KENDİLERİNİ KORUMAYI ÖĞRENMELİ

- Ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddetin temelinde ne bulunuyor? Çözüm yolları neler olabilir?

 “Kadın ve erkek çocuklarını aynı coğrafyalarda çok farklı yetiştirdiğimiz için şiddet olaylarında bu kadar artış yaşandığını düşünüyorum. Erkek çocuklarını el üstünde tutarken kız çocukları hor görülüyor. Kadın iş hayatına atılıyor, birey olduğu kabul edilmiyor. Aynı işi yaptığı erkek çalışma arkadaşı ile aynı maaşı alamıyor. Erkek egemen sistemde, kadınların kendilerini korumaları gerekiyor. Çok fazla kadın öğrencim var ve onlara kendilerini korumak zorunda oldukları durumlarda uygulayacakları hareketleri öğrenmek istiyorlar. Kadınların aynı zamanda eğitim almaları ve kendi ayakları üzerinde durabilmeleri gerekiyor. Her zaman karşısındaki kişiden bir beklentisi olan kadın eziliyor. Kadına yönelik şiddeti azaltmanın yollarından birisi de eğitimden ve caydırıcı cezalardan geçiyor.” ,

- Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde yer alabilmesi için sizce neler yapılmalı?

 “Kadınlar özellikle evlenip çocuk sahibi olduktan sonra iş hayatından uzaklaşıyor. Bu durumun yaşanmaması için kadınların iş hayatındaki sorumlulukların azaltılması gerekiyor, kreş imkanları sağlanması büyük önem taşıyor. Aynı zamanda okuryazar olmayan kadınların da iş ekonomisine kazandırılması için, çeşitli meslek kurslarına yönlendirilmeleri gerekli. Kadınlar zamanlarını boşa geçirmemeli.”