Kalp, karaciğer, böbrekler, dalak gibi hayati öneme sahip organlarda amiloid isimli proteinin birikmesiyle ortaya çıkan bir sağlık sorunu olan amiloidoza karşı İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde geçtiğimiz günlerde "Kardiyak Amiloidoz Tanı ve Tedavi Merkezi - KAMER" hizmete açıldı. Kanser tanısı alan bir hastanın kalbini değerlendirip var ise kalp hastalıklarını tespit ederek, uygun tedaviye başlamasını sağlayan İstanbul Üniversitesi'nin uluslararası akreditasyona sahip KardiyoOnkoloji Mükemmeliyet Merkezi içerisinde yer alan Kardiyak Amiloidoz Tanı ve Tedavi Merkezi birim sorumlusu Doç. Dr. Cafer Zorkun da merkeze ilişkin bilgi verdi. İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana bilim dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zorkun, kalp hastalıklarına yönelik uyarılarda bulunurken doktor tavsiyesi dışında ürün kullanılmaması gerektiğine dikkat çekti.
“Önceden gördüğümüzden çok daha fazla amiloidoz görmeye başladık"
Kardiyoonkoloji Mükemmeliyet Merkezi ve Kardiyak Amiloidoz Tanı ve Tedavi Merkezi'ne yönelik bilgiler veren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana bilim dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cafer Zorkun, “Kardiyoonkolojide yaptığımız iş genel olarak kanser tanısı alan bir hastada tedavisine başlamadan önce eğer var ise kalp hastalığı belirtisi aramak, tedavisine yönlendirmek. Eğer kanser tedavisi kalbi etkiliyor ise bunu erken fark edip onkologla zaten sürekli iş birliği içerisindeyiz, tedaviyi değişikliğe uğratmasını veya eğer ciddi bir biçimde kalp hastalığı ortaya çıkıyorsa bir süre ara vermesini istiyoruz. Kardiyoonkoloji polikliniğinde 4’üncü yıldayız, tedaviyi kesmemizi gereken bir hasta olmadı. Yeterince iş birliği içinde çalışınca üstesinden gelebiliyoruz. Kardiyak amiloidozda İstanbul Tıp Fakültesi bu konuda ilk tanı ve tedavi merkezine sahip. Onkoloji ile ilgilenen bir rektör, kardiyolojiye gönül vermiş bir dekanla çalışınca önünüz çok açılıyor. Kardiyak amiloidozun kanıtlanmış bir tedavi yöntemi yok ama tanınması bile bu hastaların daha nitelikli bir yaşam sürdürmesi için önemli. Eskiden gördüğümüzden daha fazla sıklıkla görüyoruz. Kontrol edilemeyen tansiyon yüksekliği kalp hücrelerinde büyümeye yol açıyor, amiloidozda durum farklı, yanlış kodlanmış proteinler kalp hücrelerinin yerini alıyorlar ve fonksiyonlarını bozuyorlar. Devam eden klinik çalışmalar, henüz araştırma aşamasında olsa da bunu azaltan, durdurduğu ispat edilen tedavi yöntemleri var. Çekilen elektrokardiyografi ile hastanın tansiyon değerlerinin uyumsuz olması uyarıcı belirtiler halinde. Yapmaya çalıştığımız; bu hastalığın gerçek sıklığını ortaya koymak, ne ile karşı karşıya olduğumuzu en azından tanımlamak. Önceden gördüğümüzden çok daha fazla amiloidoz görmeye başladık. Hem bizi hem hematoloji bilim dalını ilgilendiren amiloid tiplemeleri var artık genetik olarak da bakabiliyoruz” dedi.
“Ne olduğunu bilmedikleri bitkilerden fayda ummalarını önermiyorum"
“Unutulmaması gereken, önceleri ileri yaş hastalığı olarak bilinen "kardiyak amiloidoz" belirtilerinin daha genç yaşlarda da ortaya çıkabildiği” diyen Doç. Dr. Zorkun sözlerine şöyle devam etti:
“Kalp hastalığında 40 yaşındaki kişilere genç hasta denirdi ama artık 20’li yaşlarda bile görebiliyoruz. Maalesef sigara içme yaşı çok düştü. İlkokulu yeni bitirmiş, yeni ortaokullu çocuklarda bile artık sigara görüyorsunuz, önüne geçilmeli. Bir başka konu; beslenme bozukluğu artık sokaklarda çok daha fazla kilolu birey görüyoruz. Obezite dediğimiz aşırı kilolu bireyler artık çocukluk çağında da mümkün. İlkokullarda, okul öncesi dönemlerde görüyoruz, bunun da üstesinden gelinmeli. Her hastalık erken tanındığında tedavisi ya da baş edilmesi daha kolay. Ne olduğunu bilmedikleri bitkilerden fayda ummalarını da önermiyorum özellikle birçok bitki var olan ilaçlarla etkileşiyor. Örneğin; bir kanser hastası, bir kalp hastası aynı aileden kişiler tedaviyi reddediyor. Biri ritim bozukluğuyla bize başvuruyor, öbürü kanamayla onkoloji servisinin aciline başvuruyor. Her ikisi de yaptığı hatanın farkına varıyor neyse ki kısa sürede önlem alınabiliyor. Biri doğada bir ağacın ürünlerinden elde edilen pekmezle beslenen bir hasta, diğeri de aşırı miktarda kestane balı tüketen bir hasta. Kalp ve kanser hastalarında ilgili hekimin haberi olmadan ilave bir bitki kullanılmamalı. Hastalıkları tedavi edecekleri düşüncesiyle kullanılan şeyler ama hiçbir etkinliği yok. Her ikisi de hayati risk taşıyan durumdalardı, fakültenin acil biriminde önlem alınarak, kontrol altına alınarak normal hayatlarına döndüler. Her ikisinin de normal tedavileri devam ediyor. Kalp ritim bozuklukları çok daha ciddi sonuçlanabilirdi, onkoloji tedavisi de zamanında önlem alınmasaydı, o hasta ikna edilmeseydi hayatını kaybedebilirdi. Kanser tanısı ve tedavisi sırasında kalplerini kontrol etmeyi ihmal etmesinler"
İHA