Türkmen ili Kerkük, emperyalizmin Ortadoğu maymuncuğu IŞİD sayesinde Barzanistan'a dahil edildi. ABD'nin Bağdat'a yaptığı özel anayasa ile "özerklik" kazandırdığı Barzani, Kerkük'e bir vali atadı. O vali de, resmi dilin Kürtçe olduğunu ilan etti. Türkmen ilinde artık devlet dairelerinde "Altın hızma mülayim" türküsü söylenemeyecek.

ABD'nin 2003'te Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçirerek başlattığı "Kuzey Irak'ta, Musul ve Kerkük'te Türkiye'yi etkisizleştirme" operasyonu, Kerkük Valiliği'ne Kürdistan bayrağı asılmasıyla amacına ulaşmış oldu böylelikle.

Barzani'nin Kerkük Valisi Necmettin Kerim, bir süre önce "Kürdistan resmi ajansı" Rudaw'a bir röportaj vermiş, "Bana göre, Kerkük'ün Bağdat'tan uzaklaşıp, Kürdistan Bölgesi'ne yakınlaşması anlamına geliyor. Benim için Kerkük Kürdistan'dır. Kerkük'ün bugün Kürdistan Bölgesi'ne bağlanmasını istiyorum" demişti. Necmettin Kerim'in istediği oldu ve Kerkük artık Kürdistan'a bağlı bir il...

* * *

Peki kim bu Necmettin Kerim?

Hemen söyleyelim, PKK'nın Washington eski temsilcisi.

PKK'nın Washington örgütlenmesini yakından izleyen gazeteci-yazar Yılmaz Polat, o dönemi şöyle anlatıyor:

"Yurt dışında örgütlenme kararı alan terör örgütü PKK, Iraklı Kürtlerin taşeronluğunda ABD'ye açıldı. Iraklı Kürt liderler Talabani'nin Washington temsilciliğini Barham Salih, Barzani'nin temsilciliğini de Hoşyer Zebari yapıyordu.

Doktor Necmettin Kerim, George Washington Üniversitesi Hastanesi'nde çalışıyordu. Doktorluğun yanısra  siyasetle uğraşan Kerim, baba Molla Mustafa Barzani'nin kanser olduğu 70'li yıllarda Washington'a gelmiş, o yıllardan beri siyaset yapıyordu. Kerim'in görev alanı Türkiye'ydi.

National Congress of Kurdish North America (Kuzey Amerika Kürt Ulusal Kongresi) bünyesinde toplantılar düzenledi.

Kısa adı AKIN olan American Kurdish İnformation Network adlı PKK bağlantılı kuruluşun başına geçti.

Abdullah Öcalan Suriye'den çıkarıldıktan sonra Roma'ya giderek bir görüşme yaptı. Avrupa'daki PKK temsilcileriyle irtibat halinde olduğunu saklamadı.

1993 yılında 'International Human Rights Law Group' adlı kuruluşun ödül töreni yapılacaktı. Bayan Mitterand ile Talabani ve Barzani de toplantıya davetliydi.

Talabani Washington'a gelmeden önce PKK'yla ortak çıkarlarını gözeten bir anlaşma imzalamıştı. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Richard Barkley de Washington'a gelmiş ama ortalıkta görünmüyordu. Kerim, bayan Mitterand'ın da katıldığı Kürt zirvesine ev sahipliği yaptı.

Kerim, başkanlığını pasaport sahtekârlığından yargılanan, Türkiye'den kaçıp bir kaç kez adını değiştiren Kani Gulam'a (Abdulgaffar Gündüz) devredip Kerkük'e vali oldu.

* * *

Peki, Barzani Kerkük Valiliği'ni neden bir PKK'lıya teslim etti? Henüz bu net bir şekilde açıklanmış değil.

Fakat, Moskova'da toplanan Kürt Kongresi'nde Barzani ile PKK'nın arasında bir "gizli" uzlaşma çıktığı kesin. ABD'nin Suriye'de partner seçtiği, Barzani'nin Musul operasyonunda omuz omuza savaştığı PKK'nın Rusya'yla Suriye'nin Hatay sınırında "üs kurulması" yolunda vardığı mutabakatın da bu uzlaşmada rolü var elbette.

ABD de, Rusya'da Rakka operasyonunu Suriye PKK'sıyla birlikte yürüteceklerini resmen açıkladı. "Türkiye'nin rolü henüz belli değil" açıklamasını yapmıştı geçtiğimiz hafta ABD'li bir general. Rakka operasyonunu yürütecek generalin bu sözü, Washington'un Türkiye'ye "Suriye PKK'sıyla (YPG) müttefik olma" dayatması yaptığını da net bir şekilde ortaya koyuyor.

Rusya'nın Hatay sınırında PKK'nın elindeki Afrin'e üs kurma kararı da aynı sürecin devamı. Rusya, Suriye PKK'sıyla anlaşma yaparak kuruyor orada üssü. Azez'in hemen altında İdlib var. Halep'ten kaçan sivillerle birlikte bölgeye gelen IŞİD ve El Nusra militanları, bir yandan İdlib'de yeni bir örgüt çatısı oluşturmaya çalışıyor, diğer yandan da zaman zaman kendi içlerinde çatışıyor.

Rusya'nın, Suriye PKK'sıyla vardığı bu uzlaşma, İdlib'e yapılacak Suriye operasyonuna PKK'nın da destek vermesi anlamına geliyor aynı zamanda. Halep'te İran'dan gelen Şii milisler, İdlib'de, Rakka'da PKK uluslararası koalisyonun dolaylı olarak içinde yer alıyor.

Daha kısa bir şekilde özetlemek gerekirse, karşımızda net olarak şöyle bir tablo var:

Osmanlı üzerine 100 yıl önce Sykes-Picot'la, Sevr'le hesap yapanlar, bugün eski defterleri yeniden açtı. Büyük Ortadoğu Projesi, Ortadoğu'da sınırları yeniden çizmek ve yeni devletler oluşturmak için yürürlüğe kondu. 1. Dünya Savaşı'nda yarım kalan işi tamamlamak istiyor emperyalist güçler.

Türkiye üzerine hesap yapan tüm dinamikler de, Suriye ve Irak'ta omuz omuza vererek bir blok oluşturuyor.

Kısaca tehlike büyük, gelecek günler de karanlık...