Beyaz Saray, malumun ilanını açık açık yaptı sonunda. Sözcü Sean Spicer, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın kaderine Suriye halkının karar vermesi gerektiğini belirterek "Suriye'de siyasi gerçeği kabullenmeliyiz" dedi.

Kısaca, Beşar Esad koltuğunda kalacak. ABD'nin Esad'ı devirmek gibi bir gündemi yok artık.

ABD Başkanı Donald Trump, Mısır'ın son Firavun'u, 30 yıllık diktatörü Hüsnü Mübarek'i serbest bırakan darbeci Sisi'yi Beyaz Saray'da kabul edecek yarın. Yani, ABD için bir devleti yönetenin "diktatör" olup olmadığı değil, global menfaatlerine hizmet edip etmemesi önemliymiş. Bunu bir kez daha gördük.

Arap Baharı veya Büyük Ortadoğu Projesi'nin büyük bir aldatmaca olduğunun açıkça deklare edilmesidir bu gelişmeler.

Kimse "ABD'de başkan değişti, o yüzden böyle oldu" demesin. Özellikle böyle büyük dış operasyonlarda ABD hiçbir zaman "iktidar süreli" yol haritası çizmez. Tıpkı, 1.Körfez Harekatı ile başlayan Ortadoğu'ya yerleşme sürecinin, yıllar sonra Irak'ın işgaliyle son bulması başlayıp Libya'nın ele geçirilmesiyle sürdüğü gibi...

Perşembe'nin gelişi zaten Çarşamba'dan belliydi. Ama biz hep Çarşamba'dan Cuma'ya geçme hayalleri kurduk, aldandık...

* * *

Şimdi ortada kocaman bir fatura var. Bir bölümünü biz ödüyoruz, diğer bölümüne de adres aranıyor.

Bizim ödediğimiz fatura, Suriye'den göç eden yaklaşık 5 milyon insanın büyük bölümünün üzerimize kalmış olması. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin dahi sadece "bravo size" deyip kenardan seyrettiği kocaman bir yük. Aylar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyeliler için harcanan paranın 25 milyar dolar olduğunu açıklamıştı.

Yani; çok tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Orhan Gazi Köprüsü, Marmaray, Çanakkale Köprüsü ve şehir hastaneleri yapabileceğimiz miktarda para...

Sosyolojik yansımalarından hiç sözetmiyorum bile...

İkinci fatura ise daha vahim. Suriye'deki "cihadist gözüken katiller sürüsü" yani, Müslüman görünümlü çeteler ve onların silahlandırılması...

Bu konuda CIA'nın, hem İngilizlerle hem de Fransızlarla iş tuttuğu açıkça ortadayken, bir başka ülkeyi suçlayıp işin içinden sıyrılmaya çalışacaklar. Bakalım kurban kim olacak? O kurban adaylarından birisi Suudi Arabistan, diğeri Ürdün ve başkaları da var. Suudi Arabistan, bir yandan ABD'ye tavizler vererek, diğer yandan Çin'den büyük silah alımlarına imza atarak paçayı sıyırmaya çalışıyor. Bakalım başarabilecek mi? Ya da bu kambur kimin sırtında kalacak?

CIA'nın, "cihadist görünümlü haydutlar"ı nasıl silahlandırdığı gün gibi ortada, belgeli. Ama kimlerle işbirliği yaptıklarını kendileri biliyor, bir de günah ortakları. Bazı uluslararası kuruluşların tespitlerini ve raporlarını okuyunca siz de öğrenebilirsiniz aslında...

* * *

CIA, Libya ve Suriye'deki cihadist teröristleri, ağırlıklı olarak Bulgaristan üzerinden silahlandırdı. Aynı zamanda uyuşturucu da gönderdi o teröristler motive olsunlar diye.

Haftalık savunma dergisi Jane's US Navy Military Sealift Command, 2016'nın Nisan ayında ayrıntılarına yer verdi. CIA'nın Bulgaristan aracılığıyla Libya ve Suriye'ye silah sevkiyatı yaptığı Balkan Investigate Reporting Network (BİRN) raporlarına da yansıdı. Sözkonusu savunma dergisi, açık açık 2015 yılında yapılmış silah sevkiyatının hangi limanlara gittiğine kadar yazdı.

2015 yılında Romanya'nın Köstence Limanı'ndan Ürdün'ün Akabe limanına silah nakli için düzenlenen ihaleyi Transatlantic Lines kazandığını ve Bulgaristan'dan alınan silahların Geysir (IMO: 7710733) yük gemisince nakledildiğini de. Yükün toplam ağırlığı 2 bin 7 ton ve 117 konteynerden oluştuğunu, içinde Kaleşnikov ve makineli tüfekler, 50 adet Faktoria roket atar, 800'e yakın roket ve 162 ton patlayıcı bulunduğunu da belirterek.

İkinci teslimat Romanya'dan 28 Mart 2016'da ayrılıp, 7 Nisan'da teslim edildiğine kadar ayrıntı verdi dergi.

Silahlar Pentagon tarafından Suriye'ye ve Libya'ya nakledilip "cihadist görünümlü" çetelere dağıtıldı. Aynı silahlardan Özgür Suriye Ordusu'na da verildi ki, ÖSO'yla bağlantılı tüm güçleri, "cihadist görünümlü çete"lerle irtibatlı göstermek mümkün olabilsin. Silahların hangi yollardan taşınıp Suriye'ye ulaştığını, günah keçisi adayı ülkeler mutlaka biliyordur.

Bulgaristan'dan silah alan sadece ABD değildi. Suudi Arabistan, yüklü miktarda silahı kargo uçaklarıyla taşımıştı Sofya'dan... Balkan Investigate Reporting Network (BİRN)'de Maria Petkova imzasıyla yayınlanan bir araştırmada, yapılan silah sevkıyatlarının ayrıntılarına yer verilmişti. Doğu blokunun dağılmasının ardından Sofya'ya inen ilk kargo uçağının Saudi Arabian Cargo'ya ait uçak olduğunu ve defalarca Sofya'dan Tabuk'a silah yüküyle uçtuğunu tarih tarih anlatmıştı.

Bulgaristan'daki yapı buna çok müsaitti.

ABD'nin ve Suudi Arabistan'ın "cihadçı görünümlü katiller sürüsü"nü silahlandırması ve bunu Bulgaristan üzerinden yapması bizi neden mi ilgilendiriyor?

Yarın buna da değineceğiz...