Sevgili yolcu, ‘’Eviniz sizin yaşam alanınızdır; bir eşya deposu değil.’’ Diyor Francine Jay. Azla mutlu olmak ve sade bir yaşamın insanı nasıl özgürleştirdiğini vurguluyor. Bir önceki yolculuğumuzda ‘’Az, çoktur.’’ İlkesi ile yola çıkarak, birlikte evimizi, yaşam alanımızı arındırmaya başladık. Bir haftayı geride bıraktık bile! Sen de bugün başlayabilirsin güzel insan.

Şuna da özellikle değinmek istiyorum. Sade, minimal yaşam kişiye göre değişiklik gösterir. Sade yaşam deyince akla ilk gelen sadece bembeyaz duvarlar, bomboş tezgahlar, yeşil bitkiler, halısız evler olabiliyor. Kendi imkanlarımız doğrultusunda, evde yaşayan kişileri hatta çocukların varlığını da dikkate alalım olur mu? Önemli olan Pinterest evine veya odalarına dönüşmek değil aslında! Mümkün olduğunca bize hizmet etmeyen ve kalabalık içinde kaybolan eşyalarla vedalaşarak; gerekene sahip olmaktır bana göre sade yaşam.

Haydi bakalım kaldığımız yerden devam edelim;

13.Gün: Oldukça uzun zamandır kullanmadığımız ve artık tarzımıza uymadığını düşündüğümüz, bize hizmet etmeyen çantalar ile vedalaşıyoruz. Temiz, kullanılır durumda olanları ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak iyi hissettirecektir.

14.Gün: Kıyafetleri ayıklamaya başlamıştık. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Kullanılır durumda olan ve hediye olarak vereceğim kıyafetleri (temiz dahi olsa) yıkayıp da veriyorum. Durulama suyuna beyaz sirke de ekliyorum. Zaten beş senedir, içerdiği yoğun kimyasallar ve alerjen tetikleyici nedenleriyle, yumuşatıcı kullanmıyorum. Yıkayıp arındırmamdaki neden yüklenmiş olduğu enerjiyi gideceği yere de götürmesin diye oluyor. Bu benim içsel olarak dikkat ettiğim bir ayrıntı ve yeri gelmişken paylaşmak istedim.

15.Gün: Bu perdeleri yıkıyoruz! Perdeleri yıkamışken de camlara bir el atsak ne güzel olur değil mi?

16.Gün: Ecza dolabındayız. Ecza dolabında ilaçların son kullanma tarihlerini kontrol ediyoruz ve ayıklıyoruz. Dolabı da sirkeli su ile arındırıyoruz.

17.Gün: Çanta ve cüzdan içlerini düzenliyoruz. Çantamızın Çarşamba pazarı olmasını istemeyiz!

18.Gün: Bilgisayardaki önemsiz dosyaları siliyoruz. Bilgisayar masaüstünü düzenliyoruz. Dijital hayatı düzenliyoruz. İşte o gün! Bugündür!

19.Gün: Dağınık bir ıvır zıvır çekmecesini daha düzenleme günü! Ne demiştik? Ev bir eşya deposu değil!

20.Gün: Tüm bitki ve çiçekleri bir güzel elden geçirelim. Toprak, saksı kontrolü için sıva bakalım kolları! Köklendirmek, çoğaltmak istediğin bitkilerin vardır belki de. Bir düşün istersen! Ayrıca toprakla uğraşmak, topraklanmanı da sağlayacağı için pozitif enerji ile dolacaksın!

21.Gün: Son güne geldin! Tebrik ediyorum seni. Bugün son olarak, kişisel bakım ürünlerimizi gözden geçirelim. Tarihlerini kontrol edelim.

21 günü bileğinin hakkı ile tamamladın. Şimdi kendine sıkı sıkı sarıl ve teşekkür et, omzuna bir öpücük kondur ve sade yaşamında sürdürülebilir olması için daha neler mümkün bunu bir düşün güzel insan.

Kopamadığın eşyalarında anıların olabilir. Bazen bir eşyada bir aile büyüğü yaşar. Anlıyorum. Sadece evet sembolik olarak kalabilir; ama bu eşyalar sürekli olarak bir geçmişe özlem ve takıntı derecesinde orada takılı kalmak durumuna sebep oluyor ise günü o anı da kaçırmanı istemeyiz değil mi? Her biri ayrı yük ve enerji birikimi. Anı eşyada değil kalbimizdedir. Bu sınırı koyabilmeni diliyorum.

Dinlediğin için teşekkür ediyorum. Varlığın için teşekkür ediyorum.

Sağlıcakla kal.