Aylardır koronavirüs ile yatıp, koronavirüs ile kalkıyoruz. Virüs, hayatımıza öylesine girdi ki, iki önemli gerçek ekonomi ve deprem neredeyse arka plana itildi. Kaldı ki, virüs günün birinde bitecek ve biz geride kalan bu iki gerçek ile yeniden yüz yüze kalacağız

Bu nedenle ekonomi ve deprem gerçeğinden uzak kalmamalıyız.

Bugünkü yazımızda bu iki gerçekten biri olan deprem üzerinde duracağız. Bir başka yazımızda da ekonomi gerçeğini masaya yatırıp, görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Özellikle İstanbul'da beklenen 7 üstü deprem için geç kalınmadan gereken önlemlerin alınması askıya alınmamalıdır. Bu işi ciddiye almak ve gereken her türlü hazırlığı yapmak artık kaçınılmaz duruma gelmiştir.

Deprem bilimcisi Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Kuzey Marmara'da 7 dolayında bir deprem olduğu takdirde, yalnızca İstanbul'da ölü sayısının 5-6 milyonu bulacağını söyleyerek bu konuya yeniden dikkatleri çekti.

Dikkat edilecek olursa Ercan Hoca, bir deprem halinde ölü sayısının çok olabileceğini öne sürüyor. Bunun getireceği yıkımı düşünmek bile istemiyoruz.

Bu uyarıyı ciddiye ve dikkate almak gerektiği görüşündeyiz.

Ercan, "Olmaz bir şey yahu", demeden, iç didişmeler bırakılıp, merkez yönetimle yerel yönetimler, yarın benzer bir olayın olabileceğini düşünerek çok geç olmadan hazırlıklı olmalıdır" diye konuştu.

Deprem bilimci Prof. Dr. Ercan son zamanlarda ülkemiz ve Akdeniz'de sıklıkla meydana gelen depremlerle ilgili yaptığı açıklamalarda bakınız neler diyor:

"Afrika'nın kuzeye doğru toslama hızının yükselmesiyle Muğla, Antalya, Aydın, Burdur, Isparta için muhtemel bir deprem olasılığıyla yüz yüzeyiz. 1912 Mürefte-Tekirdağ depremiyle Türkiye ile dünyaya kolera salgını geldiği unutulmasın, hazırlıklı olmak zorundayız. Balkan Savaşı başlamadan 2 ay önce, bu kez Trakya'ya bir deprem ile çok büyük bir kıran geldi. 7 Ağustos 1912 gecesi 03:55'de Şarköy – Mürefte (Tekirdağ) odaklı yaklaşık 7.3 büyüklüğünde bir deprem olmuştu. * Göçükler altında kalanlar çaresizlik içinde kurtarılmayı boşuna beklediler. 5 bin 500 nüfuslu Şarköy'de Türk, Ermeni, Musevi ile Çingeneler uyurken 200'den fazla ölü, 150 kişi yaralıya karşı Mürefte'de ise 707 kişi ölmüştü. Çok sayıda hayvan göçük altında kalmış, içme suyu kuyuları yıkılınca su sıkıntısı çekilmiş, yağma başlamıştı. Bu deprem sırasında, olası Balkan Savaşı'na karşı Tekirdağ'da konuşlanan on binin üzerindeki er yiyeceksiz kalmış, Trakya ile Çanakkale Bölgesinde oturanlar, depremden sağ kurtulanlar ise çıkan göverme-kolera salgınından kırılmışlardı. Tam bir kıran üstüne kırandı. Şimdi de, corona salgını ortalığı kasıp kavuruyor Eğer Kuzey Marmara'da 7.0 dolayında bir deprem olursa, yalnızca İstanbul'da kişi yitimi 5-6 milyonu bulur. Bunun üzerine çökmüş bir Türk ekonomisi, tarımı, yaşam pahalılığı, doların yükselişi, borçların artışı, gittikçe kuruyan su kaynakları, komşularla olan çatışmalarımız, 5 milyon Suriyeli ve yoksulluğun yaratabileceği sıkıntıların sonuçlarının ne olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Mürefte Depremi, Balkan Savaşı ile Kolera salgınının üst üste geldiği anımsanarak, 'Olmaz bir şey yahu', demeden, iç didişmeler bırakılıp, merkez yönetimle yerel yönetimler, yarın benzer bir olayın olabileceğini düşünerek çok geç olmadan hazırlıklı olmalıdır."

Özetleyelim:

Virüs sonrası gündemimize bomba gibi düşecek iki konu var:

Birincisi bozulan ekonomideki dengelerin nasıl sağlanacağı konusu. İşsiz sayısının da artması ile ekonomik durumu bozulanların sayısının da hızla arttığını görmekteyiz.

Şu anda geri plana ittiğimiz gibi görünen depremleri de ciddiye almalıyız. Türkiye deprem kuşağındadır ve özellikle İstanbul'da beklenen depremin çok yıkıcı olacağı söylenmektedir.

Prof. Dr. Ercan'ın bugünlerde gündem getirdiği İstanbul'da beklenen depremin her an olabileceğini de düşünerek bu konuda geç kalınmaması gerektiğini biz de altını çizerek anımsatmak isteriz.

Dikkat edilecek olursa koronavirüs günlerinde Türkiye'nin belirli bölgelerinde yürekleri ağızlara getiren depremler de oldu. Yıkıcı olmadı ama "Bizi de unutmayın" mesajları verildi.

Depremlerle ilgili bugüne kadar yazdığımız her yazıda bu konuyu çok ciddiye almamız gerektiğini vurguladık. Bugün, yine aynı görüşte olduğumuzu yinelemek istiyoruz.