"Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret." diyen Konfüçyüs bu öğretisinde hazıra alışmayın öğrenin siz de yapın size ait bir şeyler olsun demek istiyor. Nasıl olsa yapan birileri var onlar yapar biz tüketiriz anlayışı yönetenlerin değil yönetilmeye mahkûm olanların anlayışıdır. O halde güçlü devlet olmak istiyorsak kurallara uyan değil, kuralları belirleyen tarafta olmamız gerekiyor.
Bu bağlamda; Ezbercilik yerine bilgi üretmek, bilgiyi projeye, ürüne çevirmek ve uygulamaya geçmek gerekiyor. Bilgi üreten toplumlar gelişiyor ve muasır medeniyet seviyesine ulaşıyor. Almanya denilince otomotiv sektörü aklımıza geliyor. Teknoloji denilince Japonya aklımıza geliyor. Savunma sanayisi denilince ABD ve Rusya ilk iki sırayı paylaşıyor.
Güncel bir konu olduğu için şu örneği vermek istiyorum. Rusya'ya S400 siparişi verdik ABD diyor ki alamazsın, alırsan sana ambargo uygularım ticari savaş açarım. Sen gel benden Patriot füzesi al yoksa F35 savaş uçağı alımını ve Türk sanayisinin bu programa katılımını sonlandırırım tehdidinde bulunuyor. Bu iki ülke bize balık tutmayı öğretmeyeceğine göre ikisinden birini tercih etmek zorunda kalıyoruz. Güçlü devlet olmak istiyorsak artık bir yerden başlamalıyız, stratejik plan çerçevesinde en kısa sürede, en fazla verimi alacağımız sanayi alanına yönelmeli ve adımlarımızı ona göre atmalıyız.
Standartlara uyan değil, belirleyen tarafta olmalıyız.
İşte bu yüzden bilgi üretmeliyiz, dünya ticaretinden daha fazla pay alabilmeyiz, ekonomik büyümemiz için katma değer bilgiyi proje ve ürün çıktısına çevirmeliyiz. Türk sanayisinin, teknolojisinin gelişmesi standardizasyon ve uygunluk değerlendirme alanlarında etkin bir güce sahip olmaktan geçmektedir. Bu bağlamda; dünya ticaretinde daha fazla pay sahibi olabilmek, ekonomik güce erişmek için standartların hazırlanması aşamasında söz sahibi ülkelerden biri olmamız önem arz etmektedir.
Küresel ticarette rekabet edebilmek için standardizasyon faaliyetlerine aktif katılım çok önemlidir. Küresel ticaretin ortak dili haline gelen standardizasyon faaliyetlerini aktif takip etmeyen ülkeler, piyasa şartlarındaki rekabette yerini büyük oranda kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu bağlamda; gelişmiş ülkelerin ticarette bir adım önde olmasının en önemli unsuru standartlara uyan değil, belirleyen tarafta olmasıdır.
Türkiye'de Standardizasyon faaliyetlerini 1960 yılından buyana TSE ( Türk Standartları Enstitüsü) yürütmektedir. Ulusal, bölgesel veya uluslararası standart hazırlama faaliyetlerine ilgili tüm tarafların ( özel sektör, kamu kuruluşları, Üniversiteler, sivil toplum örgütleri) katılımını sağlamak. Standard hazırlama faaliyetleri konusunda tüm ilgilileri bilgilendirmek. Ulusal görüşünün uluslararası ve bölgesel standartlarda yer almasını sağlamak amacıyla ayna komiteler kurulmuştur.
TSE, Ulusal, Bölgesel ve Uluslararası standardizasyon çalışmalarını takip etmek, Uluslararası (ISO, IEC) ve bölgesel ( CEN, CENELEC ) teknik komitelerde yer alarak ülke görüşünü oluşturmak, ulusal standart hazırlama çalışmalarında yer alarak gerektiğinde bizzat standardı hazırlamak amacıyla ayna komitelerde yer almakta ve ülkemizdeki ilgili tarafları bu komitelere davet etmektedir.
Ancak ne yazık ki Türkiye'den ne özel sektörden, ne üniversitelerden, ne sivil toplum örgütlerinden ne de kamu kuruluşlarından bu komitelere beklenilen oranda katılım sağlanamamaktadır.
TSE Avrupa'ya Standard ihracat ediyor...
Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Mühendislik İhtisas Kurulu'nda hazırlanan TS 13512 Taçlı Metal Kapaklar Standardı, Avrupa Standardizasyon Teşkilatı (CEN) tarafından Avrupa Standardı olarak onaylandı ve yürürlüğe girdi.
CEN' de üç yıl süren teknik çalışmaların ardından söz konusu standart, geçtiğimiz Ocak ayında "EN 17177 Cam Ambalaj - Taç Kapak - 26 mm çap, 6 mm yükseklikteki taç kapak" adıyla Avrupa Standardı olarak kabul edildi.
Meşrubat vb. cam şişelerde kullanılan 26 mm çapında, 6 mm yüksekliğinde plastik conta ile kaplanmış taçlı metal kapakların boyutlarını ve genel özelliklerini belirleyen standart, gıda güvenliği ve toplum sağlığı açısından önem taşıyor. Standardın Avrupa pazarı ve ülkemizin ithalat ve ihracat parametreleri dikkate alındığında ekonomik değer yaratması ön görülüyor.