Uçak krizinin ardından uzun uğraşlar sonucu iyileşme sürecine giren Türkiye-Rusya ilişkilerinde yeniden olumsuz rüzgârlar esmeye başladı. Özellikle Rusya'nın Suriye'deki PKK'nın uzantısı PYD' ye verdiği destek bu olumsuzlukların en büyük nedeni olarak gösteriliyor.
ABD'den sonra Rusya da Türkiye'nin terör örgütü ilan ettiği PKK uzantısı PYD-YPG ile ittifak kurdu. Astana zirvesinde taraflara sunduğu Suriye anayasasında ülkenin kuzeyinde bir PYD-YPG özerk bölgesi öngören Rusya, bu yöndeki adımlarını sıklaştırdı. Ruslar şimdi terör örgütünü Cenevre görüşmelerine dahil etmeye çalışıyor.
Bu satırlar yazılırken, Suriye'nin kuzeyinde Bağımsız Kürt Devleti'nin kurulduğu yolunda haberler geliyordu. Amerika ve Rusya'nın desteğindeki Kürt grupların katılımı ile böyle bir adımın atıldığı iddiaların ne kadar doğru olup olmadığını şu an için bilemiyoruz.
Gelişen olaylar "Rusya ile yeniden bir kriz kapıda mı?" sorusunu da gündeme getiriyor.
Ancak, sınırımızda büyük oyunların oynanmakta olduğunu da söylemeden geçemeyiz.
Rusya ile Türkiye arasında başlayan gerilim ekonomide de devam ediyor. Geçen yıl başlayan bu süreçte Türkiye'ye gelen Rus turist sayısı bıçak gibi kesilmiş, Türkiye'de iş yapan Rus şirketlerden bazıları da yatırımlarını durdurmuş veya başka ülkelere kaydırma kararı almış, iki ülke arasındaki vizeler de rafa kaldırılmıştı. Bu süreç son birkaç ayda yumuşama gösterdi.
Türk tarımcısının gözü Rusya'ya yüzlerce milyon dolarlık satış yaptığımız yaş sebze-meyvedeydi. Ancak beklenti karşılanmadı ve Türkiye, Moskova'nın bu hamlesine 6 gıda ürününün alımını durdurmakla yanıt verdi. Yaklaşık 1.3 milyar dolarlık ithalat değeri olan "Mısır, buğday, ham ayçiçek yağı, ayçiçeği küspesi, bezelye ve pirinç" alımı durduruldu. Moskova, Ankara'nın bu kararına tepki gösteri. Bu tepkilerden ilki de Kremlin'den geldi.
Rusya'nın Türkiye aleyhine attığı adımlar sadece Suriye ile sınırlı kalmadığını da görüyoruz. Moskova, ekonomik alanda da ülkemize zarar verecek adımlar atmaya başladı. Özetle, Putin-Erdoğan görüşmesinde Rusya ne söz verdiyse hiç birini yerine getirmedi.
Çünkü, Rus uçağının Suriye sınırında düşürülmesi ile Türkiye-Rusya ilişkileri gerilmiş, Moskova Türkiye'ye ekonomik ambargolar uygulamıştı. Ankara'nın girişimleri ile aylar süren kriz sona ermiş, dış ticaretin eski haline döneceği ifade edilmişti. Sonuç ise ortada.
Bu kapsamda bazı ürünlerin ithalatına tekrar izin verildi ancak yasaklılar listesi hala oldukça kabarık. Et, tavuk, domates, salatalık, üzüm, elma, armut ve çilek gibi birçok ürünün ithalatı yasak. Üreticiler Rusya pazarının açılmasını beklerken şok bir haber geldi.
Rusya Federal Veteriner ve Bitki Sağlığı Gözetim Servisi Basın Sözcüsü Yuliya Melano ambargonun süreceğini açıkladı. Melano, "Türk ürünlerinin sevkiyatına getirilen kısıtlamaların kaldırılma ihtimali yok" şeklinde açıklama yaptı. İhracatçıların sabırsızlıkla beklediği bu kapının şu anda açılmamış olması, ilişkileri öyle görünüyor ki daha da gerecektir.
Rusya ile yeniden bir krizin yaşanmaması için bizi yönetenler dikkatli adımlar atıyor. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse Başbakan Yıldırım olan bitenleri çok iyi değerlendirmelerine rağmen Avrupa ülkelerine karşı takındıkları tavrı Rusya için yapmamaya özen gösteriyorlar. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun da suskunluğu dikkat çekiyor.
Amerika ve Rusya ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan "Müttefik ve dost ülkelerin Türkiye'nin hassasiyetlerini göz önünde bulundurmaları gerektiğini hatırlatmak istiyoruz" diyerek bu konuya dikkat çekmekle yetiniyor.
Rusya'ya ve Amerika'ya karşı isim vererek en sert açıklamalar MHP Genel Başkanı Bahçeli'den geldi. Bahçeli, referandum için çıktığı yerlerde yaptığı konuşmalarda isim vererek hem Amerika, hem de Rusya'ya en sert eleştirileri sıraladı.
Tamam, da, eleştiriler bir sonuç getirmiyor ki.
Hiç kuşkusuz yeni bir krizin yaşanmasın ama yanı başımızda yapılanlara da sessiz mi kalınacak? Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atan, güvenliğini tehdit eden unsurların güçlendirilmesi, hatta bir devletçik kurdurulmaya kadar gidilmesi karşısında atılması gereken adımların da atılması gerekmektedir.
"Yeni bir kriz yaşamayalım" diyerek de oldu-bittilere izin verilmemelidir.
Amerika ve Rusya Suriye'de bu işlerle uğraşırken, Barzani de Kuzey Irak'ta boş durmuyor. Kerkük'ün yapısını değiştiren Barzani'nin gün saydığını daha önceki yazılarımızda dile getirmiş ve bu konuda neler yapmaya çalıştığını uzun uzun anlatmıştık.