Önce habere göz atalım:

Esad güçleri İdlib'e sivillere yönelik kimyasal saldırı düzenlemiş, bu saldırıda en az 100 kişi ölmüş, 300 kişiye yakın da yaralanmıştı. Bunun bir kimyasal katliam olduğunu duyuran ABD Başklanı Trump" Tüm seçenekleri değerlendiriyoruz" açıklamasında bulunmuştu.

Sonunda düğmeye basıldı.

İç savaşın yedinci yılına girdiği Suriye'ye ilk kez saldırı düzenleyen ABD, Akdeniz'deki savaş gemilerinden 59 Tomahawk Cruise füzesi fırlattı. Füzelerin hedef aldığı yerler Şinsar ve El Şayrat hava üsleri. Saldırıda, Şayrat hava üssünde konuşlu en az 15 savaş uçağı hasar gördü. Vurulanların çoğu Rus yapımı Sukhoi savaş uçakları. Saldırılarda en az beş can kaybı var. Bölgedeki kaynaklar ayrıca, füzelerin düşmesiyle hava üssünde büyük bir yangın çıktığını belirtiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, saldırı emrini bizzat kendisinin verdiğini basın toplantısında dünyaya ilan etti: "Bu akşam kimyasal saldırının gerçekleştirildiği Suriye'deki hava üslerinin vurulması talimatı verdim. Tüm uluslara Suriye'de devam eden katliam ve ölümlerin son bulması için çağrı yapıyorum. Kimyasal silahların kullanımı ve yayılmasını önlemek Amerika'nın ulusal güvenliği için de hayati önem taşımaktadır."

ABD'nin Suriye hava üssünü vurmasının ardından tüm dünyada gözler Rusya'ya çevrildi. Sorulan soru "Rusya sessiz kalır mı?" şeklinde oluştu. Amerika'nın füze saldırısı öncesi Rusya'yı bilgilendirmiş olmasının da tansiyonu düşürmediği görülüyor.

Rusya Devlet Başkanı Putin, ''Saldırı ABD ile olan ilişkilerimize zarar verdi'' şeklinde çok kısa bir açıklama yaptı. Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni acilen toplantıya çağırdı. Rusya'nın sahada yanıt vermek yerine diplomatik olarak operasyonun meşruiyetini tartışmaya açmaya hazırlandığı yorumu yapılıyor.

El Şayrat hava üssü, Rusya tarafından Palmira çevresindeki IŞİD hedeflerini vurmak için kullanılmıştı. Pentagon, Şayrat üssü vurulmadan önce Rusya'ya bilgi verildiğini açıkladı. ABD'nin yaptığı açıklamaya göre, üsteki Rus askerleri hedef alınmadı. Ancak ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, saldırı öncesinde veya sonrasında Rusya ile irtibata geçilmediğini söyleyerek kafaları karıştırdı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Danışmanı Dimitry Peskov, yaptığı açıklamada, bakınız neler diyor:

"Devlet Başkanı Putin, ABD'nin bu saldırısını bağımsız bir BM üyesine yapılmış olan bir saldırganlık olarak gördüğünü, bunun da uluslararası kurallara aykırı olduğunu söylüyor. Putin, ABD'nin Suriye saldırısı ile dünya kamuoyunun Irak'ta meydana gelen sivil kayıplarını gözlerden uzak tutmaya çalıştığına inanıyor. Washington'un attığı bu adım zaten durma noktasında bulunan Rusya-ABD ilişkilerine büyük zarar vermiştir. Suriye krizinin çözüme kavuşturulması süreci ise daha büyük çıkmaza sürüklemiştir. En önemlisi ise ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'de uluslararası terörizm ile mücadeleyi bir numaralı görev ilan etmiş olmasına rağmen, davranışlarıyla bu hedeften uzaklaşmıştır. Müdahale Suriye konusunda geniş koalisyon oluşturulması çalışmalarını  baltalamıştır.

Rusya'dan ard arda gelen açıklamalarda ortak vurgu şöyle:

"Sonuna kadar Esad'ın arkasında olmayı sürdüreceğiz."

Şimdi dikkat:

Trump "Amerika'nın çıkarları bizim için önemlidir" diyor. Rusya "Esad'ın arkasında olmayı sürdüreceğiz "açıklamaları yapıyor.

Aslına bakılacak olursa gerek Suriye'de, gerekse bölgede iki süper güç bir üstünlük kurma çabası içindeler.

Bölgede İsrail'in güvenliği, yayılması ve güçlenmesi ana hedeftir. Amerika'nın da petrol ve doğalgaz çıkarlarını buna eklediğimizde ortaya büyük bir çıkar mücadelesi çıkıyor. Rusya ise Akdeniz'deki hâkimiyetini kaybetmemek için Suriye'den ve Esad'ın arkasında durmaktan kesinlikle geri adım atmayacaktır.

Şimdi bunları alt alta koyup değerlendirdiğimizde ortadaki mücadelenin çıkar çatışmalarından farksız olmadığını görürüz.

Yazımızın sonunda şu görüşümüzü de yansıtalım:

Savaşa, katliamlara, kimyasal saldırılara kesinlikle ve sonuna kadar karşıyız. Esad'ın kimyasal silah kullanmasının nasıl bugün karşısında oluyorsak, İsrail'in de Filistinlilere ve çocuklara karşı kullandığı misket bombalarına, diğer kimyasallara da aynı şiddetle karşıyıyız.

Dikkat edilecek olursa, katliamlar ve saldırılar süper güçlerden ve güçlü olan ülkelerden de geliyor. Bugün kınananlar ve ortaya konulan irade, aynen onlara karşı da kullanılmalıdır.