Sevgi, sevgilinin bir günü olur mu, hayatın kendisidir sevgi. Her an, dakika, saat, gün, hafta, yıl ve de bütün zamanlardan özgür, olmazsa olmazdır sevgi. Sevgililer günü nedeniyle bir hafta sevgi üzerine yazmayı amaçlamış ve peşin peşin yazmış ve kendimi sevgi tatiline çıkarmıştım. Nereden bilirdim bir haberle yıkılacağımı, araya bir yazı ekleyeceği mi ?
“Tiyatro Eserlerim” adlı kitabını tanıtırken yazıma şöyle başlamıştım: “Onun için ‘Kökü Mazide ati bir derviş,’ diyebilirim. Derviş deyince hemen bir tarikatla ilgi kurmaya çalışmayınız. Eğer kurmak isterseniz, zamanımızın Yunus, Mevlâna, Hacı Bektaş yüreklileri topluluğu diyebilir ve onu şeyh postuna oturtabilirsiniz.”
O kişi, Üstün İnanç’tı. Meslek büyüğüm, ağabeyimdi. Dün bu dünyadaki konukluğu bitti. Menzili Uçmak olsun dualarımızı arkasına alarak sonsuzluğa yol aldı.
Sözlüklerde, “güçlü, üstün, saygın ve alçak gönüllülüktü galip gelenlere,” izzet derler. Üstün İnanç ağabey izzetli, hoşgörülü saygın ve bir o kadar da alçak gönüllüydü.
Bizim Yokuş Babıali’de bir gazeteciden söz edilirken, Bey, Efendi, Ustad gibi sıfatlar kullanabilirsiniz. Bunların dışında baba ve ağabey sıfatları eftal unvanlardır. Daha içtenlikli, sevecen, saygın duyguların anlatımıdır. Üstün İnanç, meslektaşlarımızın “Üstün ağabey”i olmuştu.
Cenazesi bugün ikinde namazından sonra Fatih Camii’nden kaldırılıp toprağa verilecek.
Üstün İnanç, İstanbul'da 1937’de doğdu. Basın Yayın ve Gazetecilik Yüksek Okulu'nu bitirdi. İlk yazıları Yelken, Durum, Sanatkâr ve Büyük Doğu dergilerinde yayınlandı. 1956 yılında Tercüman gazetesinde mesleğe başladı. Babıali'de Sabah, Bugün, Son Havadis, Tercüman, Zaman ve Yeni İstanbul gazetelerinde çalıştı. Sonraki yıllarda tiyatro ve sinema eserlerine yöneldi.
Önceki yıl yaz tatili için köyümüze giderken yanıma birkaç kitabını da almıştım. Rahat rahat rahat okuma fırsatım olmuştu:
Onlardan Makedonya Gamzesi; Jön Türkler, Harekât Ordusu, 31 Mart Vakası gibi dönemin siyasi ve sosyal şartlarını bir arada anlatıyordu. Batılılaşma yolundaki Osmanlı'nın sancılarını, çağın belirsizliğini ele alıyordu. Aynı zamanda Üstün İnanç'ın, otantik bir İstanbul aşığı, yetenekli, birikimli bir İstanbul gözlemcisi ve tasvir ustası olduğunu da ispatlıyordu.
“Yağmur Kanla Başladı”ya “Makedonya Gamzesi”nin devamı diyebiliriz. Yüz yıl ötesinde fokur fokur fokurdayan Balkanlar’ı anlatmış, Birinci Dünya Harbi'ne giden yolda, dönemin siyasi ve sosyal şartlarını ustaca aktarmıştı.
Devleti Aliye’nin Müttefiki Almanya’nın yanında Dünya Harbi’ne girişi yalın dil, akıcı anlatımla gözler önüne seriliyordu.
Yazıklar Çıkmazı’da altmış yıl öncesi gibi daha yakın zaman dilimini romanlaştırmıştı. Siyasal ve sosyal çekişmeler üzerinden bir insanın, bir ailenin ve bir milletin nasıl etkilendiğini anlatarak bugünün Türkiye’sine ışık tutmaktaydı.
Yalnız Değilsiniz adlı romanından yönetmen Mesut Uçakan'ın uyarladığı aynı adlı filmi büyük ilgi gördü. İnsanlar Böyledir dizi olarak çekildi. Bir başka filmi, Sonsuza Yürümek adını taşıyordu.
Üstün ağabeyin tiyatro eserleri arasında Kurt Kapanı, İlk Kurşun, İbrahim Müteferrika, Ömer Seyfettin, İhtisap Ağası, Bir Gül Koşusu’nu, sayabiliriz.
Sinema dünyasına yönetmen Erdoğan Tokatlı ile başladı. Asistanlığını yaptı ve Son Kuşlar filminin senaryo grubunda yer aldı. Edebiyat ve sinema dünyasından Kemal Tahir, Tarık Buğra, Metin Erksan, Ayşe Şasa, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Yücel Çakmaklı ile dostluğu vardı.
2012 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Burhan Felek Basın Hizmet Ödülünü almıştı. Dede Korkut’un soylaması aklıma geldi:
“Dünya benim, diyenler? / Ecel aldı, yer gizledi, / Fani dünya kime kaldı? / Gelimli gidimli dünya / Sonu ucu ölümlü dünya...”
Sevgili Üstün ağabeye rahmet diliyorum. Aile çevresi, sevenleri sağlıklı uzun ömürlü olsun.