Henüz on sekiz  yaaşındayım. Bir arkadaşın elinde şiir kitabı gördüm. Baki Süha Eyüpoğlu’nun “Beni de Alın Koynunuza Hatıralar.”

Daha yaşım başım kaç. Ne hatıram varsa hangi yollardan geçtiysem empati sarmalında kitaba adını veren dizeye vuruldum. Yıllar geçecek, bestecisi Selahattin Pınar’ın titrek hüzünlü sesinden tekrar tekrar bu şarkıyı dinleyecek, şarkının hikayesini yazacaktım.

‘’Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar

Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar

Yeriniz ne, yurdunuz ne, benden böyle korkunuz ne

Duyuyorum sesinizi bazen derin bir kuyudan

Dinliyorum uzakları kalkıp derin bir uykudan

Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar

Ah bu ömür tükenecek yolunuza hatıralar’’

Baki Süha Ediboğlu’nun ailesi Antalya’da Edipzadeler adıyla bilinirdi. Babası Ahmet Edip Bey’in edebiyata olan ilgisi, çocukluğunda Baki Süha Ediboğlu’nu da etkilemişti.  1915’de Antalya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Antalya’da tamamladı. 1936 yılında İstanbul Hayriye Lisesinden mezun oldu. Lisede okurken, 1934 yılında gazeteciliğe adım attı.

Bir süre İstanbul Üniversitesi İktisat ve Hukuk Fakültesinde okudu. Bir süre de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde eğitim gördü. Buradan da ayrıldı.

1934 yılında başlayıp 1940 yılında son bulan gazetecilik deneyimi boyunca, Tan, Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. Ankara Radyosu Basın ve Yayın Genel Müdürlüğünde geçti. Bir süre sonra İstanbul’a gitti. Baş spikerliğe getirildi. 1950-1956 yılları arasında İzmir Radyosu’nda müdür oldu. Tekrar İstanbul’a geldi. Müdür yardımcılığı ve danışmanlık yaptı.

Baki Süha, ses sanatçısı Afife Çerikçioğlu ile Ankara Radyosu’nda tanıştı. 1941 yılında nişanlanıp, 1942 yılında evlendiler. 1964 yılında TRT’nin kurulmasıyla birlikte TRT kadrosuna Program Müdürü olarak geçti. 1965 yılında Afife ve Baki Süha’nın gazeteci ve radyocu arkadaşları 25. Yıl jübilesi yapılmıştı.

Baki Süha, “Memleket Edebiyatı” etkisiyle folklor unsurlarını şiirine taşıdı. 1940 ve sonrasında edebiyatımızda gelişen Garip hareketine karşı ılımlı oldu. Serbest şiirler yazdı.  Ama, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim örneği öz şiir anlayışını bırakmadı.

Baki Süha Ediboğlu’nun sanat ve edebiyat anlayışı güzel ve estetik değeri olanlara yönelikti. Elbet sanatın güzeli ile gerçek güzel farklı olabilirdi. Sanatın güzeli, hür düşünüşün anlatımıydı:

Allah’ım nerede en güzele giden o yol,

Rüzgârların çıktığı o yüce dağ?

Nerede nerede o durmadan bol

Billur sularile gürleyen o bağ…

 

Hatıralarımın taze fidanı

Yaprağını yavaş yavaş dökmede,

Sonsuz yalnızlığın korkunç zindanı

Üstüme, Allah’ım, üstüme çökmede.

Bahçemde gözünü yumdu aydınlık.

Gün bitti, ses söndü, kuşlar yuvada.

Körfezden dağlara yükselen ılık

Rüzgârla arkadaş sesin havada…

 

Karanlık sulara düşüyor gökler,

Düşüyor ömrüm bir karanlık çağa.

Benimle kuşlar, sular ve çiçekler

Bir çıkabilseydik o yüce dağa…

Şiirde anlatılan, güzel olan yer, yüce bir dağın tepesinde bulunmaktaydı ki, bize Kaf Dağı’nı anımsatıyordu. Orası ancak rüzgârların, doğanın ulaşabildiği yerdi.

Baki Süha, kâh romantizme, kâh sembolizme, kâh realizme başvurmakta ve her yönde saflık arayışındaydı.  Radyo oyunları radyolarda oynandı. Ömrünün son yıllarında bile radyoda şiir saati programı hazırlayıp sundu.

Birçok şiiri bestelendi. Besteleyenler arasında Selahattin Pınar, Alâeddin Yavaşça, Selahaddin Erköse, Avni Anıl, Cevdet Çağla, Melâhat Pars, Refik Fersan, Şekip Ayhan Özışık, Nuri Halil Poyraz, bulunuyordu.

Baki Süha’nın şiir kitapları şunlardı: Cenup (1942), Gece Yağmuru (1947), İşaret (1953), Karanlıkta Geçen Gemiler (1958). Öykü, Antoloji, biyografi kitapları da vardı.

Bâki Süha, 15 Eylül 1992’de vefat etti. Mezar taşında şu mısralar vardı: “Bir gün sana da gelir şu deli yağmur, / Akan yıldızlar boyunca serpilen nur / Aynı yerde birleşir karışık yollar, / Aynı suda aynı gökte aksimiz var.”