Önce şu görüşümüzün altını çizelim: Güvenlik güçlerimizin PKK terör örgütüne karşı başlattığı mücadelenin sonuna kadar arkasındayız. Bu konuda gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek hükümet kanadı, gerekse diğer siyasi partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarının ve milletimizin teröre karşı söylemlerinin ve desteğinin de önemli olduğunu belirtelim.
PKK, artık yön ve taktik değiştirdi. Mücadeleyi kentlere taşıdı. Bunu Güneydoğu'daki mücadelede görmekteyiz. Bunun yanında artık kitleleri hedef alan bombalı saldırılarla korku ve panik havası yaratmaya çalışıyor. PKK'nın elebaşları mücadelenin sadece Güneydoğu değil, diğer bölgelerde de başlatılacağını söylüyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhtarlarla yaptığı toplantıda son açıklamalarında "Artık merhamet etmeyeceğiz, bak inlerinize girdik. Bırakın Cudi'yi, Gabar'ı Kandil'e mi gidiyorsunuz? Orada da güvenlik güçlerimiz arkanızda. Gerekirse Kandil'e de gireriz" sözleri, terörle mücadeledeki kararlılığı bir kez daha ortaya koyması açısından önemlidir.
Zaten, PKK'nın büyük kentlerde yaptığı bombalı saldırılardan sonra uçaklarımızın Kandil'deki belirlenen hedefleri vuruyor. Teröre göz açtırmıyor. Topyekûn bir mücadele veriliyor. Bu mücadelenin de kesintisiz sürdürüleceği mesajları alıyoruz.
Şimdi, buraya kadar olanlar konusunda söyleyecek bir şeyimiz yok.
Ancak, PKK'nın artık Kandil ile sınırlı olmadığını, Suriye'deki Kobani'nin şu anda terör örgütünün merkezi konumuna taşındığını belirtmek istiyoruz.
Görebildiğimiz bir gelişmeyi de şöyle özetleyebiliriz:
Dış güçler PYD'yi destekleyip, koruyarak PKK'nın varlığını Güney Suriye'ye taşıdılar. Bizim "PKK neyse, PYD' de aynısıdır" sözlerimize ve itirazlarımıza hep kulak tıkadılar. Doğrudan destek vermeyi ve korumayı sürdürdüler.
Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra Suriye'ye giremiyoruz ve müdahale de edemiyoruz. PYD güçlerine karşı sadece sınırdan obüs topları ile müdahale etmekteyiz. Önümüzü kapattılar. Sesimizi duymak istemiyorlar. Bizi böylesine dar boğaza soktular.
Şimdi, PYD'nin öncülüğündeki Suriye'deki Kürt gruplar federasyon ilan etmeye hazırlanıyor. Türkiye sınırı boyunca yer alan Cezire, Kobani ve Afrin'i kontrol altında tutan PYD'nin federasyon hazırlığı, yanı başımızda bir Bağımsız Kürt Devleti'nin kurulması anlamına gelmektedir. Adı geçen bu üç bölgenin "Kuzey Suriye Federasyonu "adı altında bölgede bulunan tüm etnik grupları temsil edeceği bir yapıya kavuşturulacağı da açıklandı.
Bu oluşma Kuzey Irak'taki peşmergebaşı Barzani'nin de destek verdiği ve avuçlarını ovuşturduğunu da vurgulayalım. Zaten Barzani de hemen her açıklamasında "Artık bölgede bağımsız bir Kürt devletinin kurulması zamanı geldi" diyor. Bunun için sabırsızlandıklarının altını çiziyor.
Suriye'de PYD böyle bir adım atabiliyorsa, bunu Amerika'nın, Rusya'nın ve diğer müttefiklerin bilgisi ve desteği dışında atabilir mi? Mümkün değil. Zaten böyle bir girişime bugüne kadar dış güçlerden yalanlama da herhangi bir müdahale de gelmedi.
Zaten dikkat edilecek olursa yapılandırma "Kuzey Suriye Federasyonu" olarak ortaya çıkarılıyor. Adı doğrudan "Kürt Federasyonu" ya da "Bağımsız Kürt Bölgesi" olarak geçmiyor. Bölgedeki tüm etnik grupların da bu federasyon altında toplanacağına vurgu yapılıyor. Sanki çocuk kandırıyorlar. Burada da bir başka oyun oynanmak istenildiği açıkça ortada.
Doğruları görmek, yanlışlara kapılmamak gerekiyor.
Bizi içeride ve Kandil'de kalan terörist gruplarla oyalıyorlar. Tüm enerjimizi ve gücümüzü buralarda harcıyoruz. Ancak, yanı başımızda olup bitenlere zaman ayıramıyoruz. Ayırabilsek bile bunlara müdahale edemiyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Gerekirse Kandil'e de gireriz" diyebiliyor ama yanı başımızdaki PYD tarafından ilan edilmek istenilen "Kuzey Suriye Federasyonu"na müdahale edebileceğimizi söyleyemiyor. Çünkü buna izin vermezler.
PKK'yı terör örgütü olarak tanıyanlar, PYD'yi bunun dışında tutarak aslında doğrudan PKK'ya destek veriyorlar. Biz bunu dış güçlerin "ikiyüzlülüğü "olarak değerlendirmek istiyoruz. Geçenlerde de ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ankara'daki patlamadan sonra yaptığı açıklamada "PKK bir terör örgütüdür" demedi mi?
Suriye'nin nasıl şekilleneceği konusunda Amerika ile Rusya anlaşmışlar. Rusya'nın Suriye'den çekilmesinin bir şey değiştirmeyeceği de görülüyor. Şu an için bölgede en büyük sıkıntıyı çeken ülke konumuna düştük. İçeride ve dışarıda terörle mücadelenin yanı sıra bir de başımızda barındırmak zorunda kaldığımız sayıları 3 milyona yaklaşan sığınmacı bulunuyor.
Bütün bu gelişmeler, bizim terörle mücadelede geri adım atacağımız anlamına da kesinlikle gelmemelidir. Ancak, yanı başımızda olup bitenleri de görüp, gelişmeleri iyi değerlendirmek, dostumuzu ve düşmanlarımızı da iyi tanımak durumundayız.
Yazımızı sonlandırmadan bir de şu notu düşelim: Amerikalı kurt politikacı ve eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bölgemizdeki gelişmeleri değerlendirirken "Her şey yolunda giderse yakında Ortadoğu'nun yarısı İsrail'in olacaktır. Bugün Suriye'deki gelişmeler de tam İsrail'in istediği gibi gelişmektedir" diyor.