Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in Moskova'da bir araya gelip, yüz yüze görüşmesi ve ortadaki sorunları en üst perdeden masaya yatırmasını olumlu buluyoruz. Ortada sorun varsa bunların iletişimle, diplomatik yollardan ve dostluk çerçevesi içinde çözülmesini de en sağlıklı yol olarak değerlendiriyoruz.
Uçak krizinden sonra iki lider sıkça görüştü. Bunun yanı sıra üst düzey yetkililer de bir araya geldiler. Rusya ile sorunların erimeye başlaması ve bölgede bir güç birliğine doğru yelken açılması da önemsendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu kritik görüşmede "Terör dostluğu bozmasın" dedi. Putin'den de Moskova'daki PKK/PYD'nin faaliyetlerine son vermesi çağrısını yaptı. İki liderin görüşmesinde "Teröre karşı ortak mücadele" kararı da çıktı.
Bugünlerde bizim için en önemli konu terör olaylarıdır. Ülkemizin güvenliğidir. PKK için yıllardır mücadele ve şehitler veriyoruz. PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin de Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bir unsur olarak görüyor ve bu konuda hem Amerika hem Rusya'yı uyarıyoruz.
Ancak, bugüne kadar Amerika da, Rusya da tüm bu uyarılarımız karşısında yine de PKK'ya ve uzantısı PYD' ye destek veriyor, silah yağdırıyor, koruyor.
Bu anlayış karşısında terörle mücadelede ortak hareket nasıl olacak?
Amerika da Rusya da bize masada çok söz verdiler, ama iş sahaya gelince kendi bildiklerini okudular.
Amerika daha önce PYD unsurlarının Fırat'ın batısına geçmeyeceği konusunda söz vermemiş miydi? Sonrası ne oldu? Biz bunları müttefiklik ve dostlukla nasıl bütünleştirebiliriz? Masada ve sözde ayrı, sahada başka şeyler.
Erdoğan-Putin görüşmesinde Moskova'da masada görüşülen konular hiç kuşkusuz hayata geçirilebilirse bizim açımızdan son derece olumludur. Bunların sözde kalmaması gerekiyor.
Putin, terörle mücadele konusunda ne kadar samimi, ne kadar olumlu adımlar atacak bekleyip göreceğiz. Erdoğan'ın "Moskova'daki PKK/YPG bürolarını kapatın, onları barındırmayın" çağrısı ne kadar yerini bulacak takip edeceğiz. Bunlar Rusya'ya ilk çağrı değil, yıllardır aynı çağrılar yapılıyor ama olumlu atılan adımları bugüne kadar görmedik.
Müttefiklik ve dostluklar kâğıt üzerinde kalmamalıdır.
Bizim için PKK ve PYD tehdit unsurlarıdır. Dikkat edilecek olursa Rusya Başkanı Putin, bunlarla mücadele konusunda açık bir ifade kullanmadı. "Teröristlere karşıyız" şeklinde genel bir ifade ile yetindi. Hâlbuki PKK ve PYD ile mücadele konusunda bir kararlılığı da ortaya koyması gerekmez miydi?
PKK ve YPG konusu ciddi bir konudur. İki lider arasındaki görüşmede biz bu sorunun aşılıp aşılmayacağına kilitlenmiştik. Şimdi bu konu "aşılmıştır" denilebilir mi?
Eğer, Menbiç'te PYD güçleri korunuyor, silahlandırılıyor ve Türkiye'nin bütün çabalarına rağmen bu unsurlara Amerika ve Rusya "şemsiye" görevi yapıyorsa biz bu işten ne anladık?
Amerika "PYD' ye dokunmayın" tehdidinde bulunuyor. Rusya Menbiç çevresinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile kol kola girmiş, Menbiç'in önüne set çekiyor. Bu, bir noktada PYD'nin korunması anlamına gelmiyor mu?
Daha önce Antalya'da Türkiye, Amerika, Rusya Genelkurmay Başkanları bir araya geldi. Genelkurmay Başkanı Akar, konuk Başkanlara PYD konusundaki endişelerimizi yineledi. Buna rağmen halen bu konuda olumlu adımların atılmadığını da görüyoruz.
Moskova'daki Erdoğan-Putin görüşmesini bu çerçevede değerlendirdiğimizde ortaya bizi tatmine edebilecek, rahatlatacak bir adımın atılmamış olduğunu görüyoruz. Temennimiz bu konuda yanılmış olmamızdır.
Putin, PKK ve PYD'nin Moskova'daki bürolarını kapatır, Menbiç'deki PYD unsurlarını korumaktan geri adım atar ise, "terörle mücadelede ortak hareket" etme konusunda samimi olduğunu da görmüş oluruz. Yazımızın başında da vurgulamaya çalıştığımız gibi, bu önemli konularda verilen kararlar sözde kalmamalıdır.
Rusya ile ilişkilerimizin iyileştirilmesi yönünde diğer alanlarda yapılan anlaşmaların hayata geçirilmesi her iki ülkenin de yararınadır. Bütün bunlara rağmen yine de Rusya ile olan ilişkilerimize ve Putin'in samimiyetine sağduyu ile yaklaşmakta yarar görmekteyiz.
Her şeye rağmen iletişim yollarının açık olması, karşılıklı görüşmelerin gerçekleşmesi yaşanabilecek krizlere rağmen yine de son derece olumludur.