"Tekerleme" sözcüğü, "yuvarlanmak" anlamındaki "tekerle-" eyleminden türemiş olduğu düşünülerek, "ağızda yuvarlanan söz" diye tanımlanabilir. Ansiklopedilerde, sözlüklerde, ağızda yuvarlanma niteliğinin dışında, "basmakalıp söz", "çoğunlukla masalların başında bulunan uyaklı giriş sözü", "saz şairleri arasında yapılan deyiş yarışı", "ortaoyununda, özellikle Kavuklu'nun kullandığı  sözler",  "saçma sapan söz.", "ölçülü ve uyaklı, tek düze konuşma", "eş sesli sözlüklerle örülü konuşma"; çocuk folklorunda "oyunlarda eşya ya da ebe seçilmek için kullanılan ölçülü ve uyaklı sözler" gibi bir çok tanım bulunmaktadır. Bu tanımların hepsi doğrudur.

Tekerlemeler çocuk folklorunun temel öğelerinden biridir; türküler, âşık şiirleri, masallar, halk hikâyeleri, Karagöz oyunları  ortaoyunları halk anlatı ve gösteri sanatlarında yardımcı olarak kullanılır.

Türk folklorunda tekerleme örnekleri, bin yıldan beri yazılı kaynaklara da geçmiştir. XI. yüzyılda Divanü Lûgat-it-Türk ve benzeri yapıtlarda, İslâmlıktan önceki çağlarda Türk çocuklarının, "adak aşı" dedikleri bir tören için kapı kapı dolaşarak yiyecek istedikleri ve bir ağızdan: "Adak adak / Yağlı budak, / Üzüm çöpü, / Armut sapı" gibi tekerlemeler söyledikleri kayıtlıdır. Aynı durum günümüzde de Anadolu'da yaşamakta,: "Yağ yağ yağmur / Tarlada çamur / Teknede humur / Ver Allah'ım ver / Sellice yağmur" gibi tekerlemelerle çocuklar kapı kapı gezmekte, topladıkları malzemelerle adak aşı pişirmektedir. Kimi yerlerde yağmur yağması için yapılan bu törenin benzeri, Karadeniz yörelerinde bulutların arasından güneşin çıkması için yapılmaktadır.

Belirli bir konusu olmayan tekerlemeler, ses benzeşimleri, uyaklar ve ses oyunlarıyla geniş çağrışımlara zemin hazırlar; birbirine bağlanmış ama bir­birini tutmaz bir takım hayâllerle düşünceler; şiirsel öğelerin kılavuzluğunda sıralanır. Hikâyelerde ve masallardaysa, tekerlemeler dinleyicileri anlatıya hazırlayan bir giriştir.

Tekerlemelerin XI. yüzyıldan sonra yazılı kaynaklarda da görülmeye başladığını yukarıda belirtmiştik. Sözlü halk edebiyatında, İslâm öncesi dönemlerde de var olduğunu, günümüzde yaşamakta olan bir çok çocuk oyununa bakarak söyleyebiliriz. Aynı şey, Asya'daki halklarının kültürleri için de söylenebilir. Anadolu masal tekerlemeleriyle Âzeri, Tatar, Kazak ve Özbek masallarının tekerlemelerinde ortak özellikler görülmektedir. Bu metinlerde rastlanan dil, anlatım, ölçü, uyak, baş-uyak ve ses tekrarlamaları özelliklerinin oldukça eski bir geç­mişi olduğu anlaşılmaktadır.

Bir takım Türk oyun tekerlemelerinin ise kökenleri, çok eski dualara, belki İslam öncesi din törenlerinde yer alan kutlu bilinmiş sözlere çıkmaktadır.  Kırgızlar, Kazaklar, Türkmenler gibi çoktandır İslamlaşmış olan kavimlerde, onların İslamlaşmalarından önceki görevlerini sürdüren cin kovma, hastalığa şifa sağlama aracı olarak söylenen dualara benzer sözler, günümüzde söylenmekte olan tekerlemelerle yakınlık göstermektedir. Orta Asya ülkelerinde tespit edilmiş pek çok üfürükçü duası, Anadolu'da nazara karşı koruma amaçlı söylenen tekerlemelerden farksızdır. Ancak özellikle çocuk oyunu geleneği içindeki tekerlemeler hepsini dinsel, büyüsel bir geçmişe götürmek yanlış olur; çoğu tekerle­melerin yaratıcıları, çocuklardır.