1 Mayıs’ın “işçi günü” olarak tarihi, 1886 yılında Amerika’nın Chicago kentinde başlar. 1 Mayıs 1886’da Chicago’da genel bir grev düzenlenmiştir. Grevin amacı 1867’de kabul edilmesine rağmen henüz hayata geçirilmeyen günlük 8 saatlik çalışma süresiyle ilgili yasanın uygulanması için ülke genelinde bir uyarı yapmaktır. Hatta bu amaçla “Sekiz Saatlik Gün” şarkısı bile yazılmıştır.

Her yerde şu slogan duyulmaktadır: “İş için sekiz saat, uyku için sekiz saat, yapacağımız şeyler için sekiz saat!” Bu dönemde kullanılan bir başka slogan “Azalan saatler, artan ücretler” şeklindedir. Günlük 12-14 saatlik çalışma süreleri yerine, günlük 8 saatlik çalışma süresinin kabul edilmesiyle hem kısmen işsizliğin önüne geçileceği, hem düşük ücrete bir parça çare bulunmuş olacağı, hem de özellikle çocuk işçilerin insanca gelişiminin sağlanması açısından üzerinde önemle durulmuştur. Sonunda, bu konuda ülke genelinde yapılan çağrı karşılık bulur ve işçi hareketi geleneğinin güçlü olduğu Chicago’da 1 Mayıs 1886 Cumartesi günü büyük bir yürüyüş düzenlenir. Yaklaşık 80.000 işçi kol kola girmiş, bir yandan şarkılar söyleyerek bir yandan da sendikalarının afişlerini taşıyarak Michigan Caddesi’nden yürüyüşe başlamışlardır. Bu dayanışmanın işçi devriminden korkan bazı işverenleri şoke ettiği ve hemen işçi ve işçi sendikalarıyla aynı ücrete 8 saatlik işgününü kabul eden anlaşmaları imzaladıkları bilinmektedir. Günümüzde kutlanan 1 Mayıs’ın atası, işte bu günümüzde kanıksanmış günlük 8 saatlik çalışma süresinin kabul ettirilmesi için yapılan grev, görkemli yürüyüş ve mitinglerdir. New York, Detroit, Wisconsin gibi eyaletlerde on binlerce işçi eylemlere katılır. Hareketin merkezi olan Chicago’da greve giden işçi sayısının 40.000 civarında olduğu, ülke genelinde ise 300 ila 500 bin kişinin greve çıktığı tahmin edilmektedir. 1 Mayıs 1886 günü, ABD genelinde yaklaşık 1 milyon işçinin genel greve ve gösterilere katıldığı söylenir. İlk kez siyah işçilerle beyaz işçilerin birlikte yürüdüğü, kamusal parklara siyah işçilerin de girebildiği büyük bir gösteri yapılır. Barışçıl ve olaysız başlayan gösteriler izleyen günlerde de devam edecek ve fakat provokasyon etkisi ve kavgası günümüze kadar gelen bir trajedinin yaşanmasına sebep olacaktır.

Haymarket Vakası ya da Haymarket Katliamı: Günlük 8 saatlik çalışma süresi uygulamasının hayata geçirilmesi konusunda düzenlenen 1 Mayıs’taki bu görkemli gösteri ve grevin ardından, 2 Mayıs Pazar günü de hem ABD’de hem de Chicago’da barışçıl yürüyüşler devam eder. Ancak 3 Mayıs’ta barışçıl hava bozulmaya başlar, greve katılan işçilerin bazıları işten atılır. Grevci işçilerle grev kırıcı işçiler arasında başlayan gerilim kavgaya dönüşür ve bu sırada polisin grevci işçilerin üzerine ateş açmasıyla bazı işçiler ölür. 1 Mayıs’ı düzenleyen işçiler, polisin bu ölçüsüz saldırısını kınamak ve protesto etmek için, 4 Mayıs Salı günü akşamı Chicago’da Haymarket denen meydanda miting yapma kararı alırlar. Bu mitingin, dönemin işçi yanlısı belediye başkanı Carter Harrison’un izin verdiği yasal bir miting olduğu ne yazık ki birçok kaynakta zikredilmez bile. Akşam 7.30’da başlaması gereken miting bir saat gecikmeli başlar. Beklenen 20.000 işçi yerine 2.500’den az gösterici gelir. Miting sonuna doğru, vaiz Fielden konuşmasını tamamlamak üzereyken meydanda 200 civarında gösterici kalmıştır. Tam bu sırada 176 silahlı polis kalabalığa saldırır. Derken, kimliği günümüzde hâlâ bilinmeyen biri(leri) Amerika tarihinde ilk kez polise doğru bir dinamit (boru bomba) fırlatır. Bombanın etkisi ile bir polis ölürken, panikleyen polislerin sağa sola ateş etmesi nedeniyle ayrıca 7 polis ve 4 gösterici ölür, onlarcası yaralanır. Ertesi gün yalnızca Chicago’da değil, ülke genelinde sıkıyönetim ilan edilir. Bundan sonraki süreç yine yalnızca Chicago’da değil, dünyada işçi karşıtı bir dizi eylemin başlamasına neden olur. Yerel sendikalar kapatılır, işçi liderleri tutuklanır, evler izinsiz bir şekilde aranır, sendika gazeteleri süresiz kapatılır. Haymarket Vakası sonrasında ölen toplam sekiz polise karşılık, adeta misilleme yaparak miting düzenleme komitesinden sekiz işçi tutuklanır. Tutuklamalar sonrasında iki ay sürecek olan Amerikan tarihinin en ünlü davalarından birinin 20 Ağustos 1886’da idam kararlarıyla son bulması kimseyi şaşırtmaz. Jüri 8 kişiyi de suçlu bulmuş, 5 işçinin idam edilmesine 3 işçinin ağır hapisle cezalandırılmasına karar vermiştir.

Hem “1 Mayıs”, hem de 4 Mayıs’ta yaşanan Haymarket Vakası, emek tarihi açısından olduğu kadar sosyalizm ve anarşizmin tarihinde de bir dönüm noktası olmuştur. Anarşistler 1 Mayıs’ın anarşist bir eylem olduğunu, tutuklanan ve bir kısmı idam edilen sekiz kişinin de anarşist ideolojiye bağlı olduğunu vurgularlar.

14-21 Temmuz 1889’da Paris’te toplanan 2. Enternasyonel’in 1. Kongresi’nde 1 Mayıs günü, hem Haymarket Vakası’nın ve yargılamaların adaletsizliği, hem de Haymarket Şehitleri anısına “Uluslararası İşçi Günü” olarak kabul edilir. İlk 1 Mayıs ertesi sene, yani 1890 yılında Paris, Viyana gibi şehirlerde kutlanır resmen “Uluslararası Emekçiler Günü” olarak kabul edilmiş ve ilk kez 1890 yılında kutlanmıştır. Tuhaftır, dünyada 1 Mayıs’ın kutlanmasına neden olan olay Amerika’da yaşanmış ancak Amerika’da hâlâ resmen tanınmamaktadır.

Türkiye’de ise ilk kez II.Meşrutiyet’in ardından Üsküp, Selanik ve İstanbul’da başlayan kutlamalara yasak gelmekte gecikmemiş, İstanbul’da Taksim ve Pangaltı civarları kutlamaların merkezlerinden biri olmuştur. Milli Mücadele döneminde İstanbul’da kutlanan 1 Mayıs, işgalcileri protesto etmek için yapılan gösterilere dönüşürken son kutlama 1927’de yapılacak ve sonrasında yasaklanacaktır. İzleyen yıllarda “illegal” bir halde kutlanan 1 Mayıs’lar, yasaklanışının neredeyse 50.yılında fiili olarak açıkça kutlanmaya başlayacaktır. Ancak 1 Mayıs 1977’de sahneye konan bir provokasyonla Taksim Meydanı Haymarket Vakası’ndan çok daha vahim bir trajediye sahne olacaktır. 1 Mayıs, darbe dönemiyle yeniden yasaklı kutlamalar listesine alınacak ve Taksim Meydanı her yıl 1 Mayıs’ta yeni bir mücadeleye tanık olacaktır. Nihayet 2008’de “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edilmiş ve sonunda 22 Nisan 2009’da kabul edilen yasa ile 1 Mayıs, “Resmi Tatil” günü olarak ilan edilmiştir. Bu son cümlenin ardında bile Türkiye için henüz yeterince araştırılmamış tamı tamına 100 yıllık bir mücadele yatar… (Başvurulan Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan/ Chicago’dan İstanbul’a, Haymarket’ten Taksim’e 1 Mayıs Tarihinin İzinde)