Uluslar ve ülkeler, geleceği ve gerçeği gören Atatürk gibi önderleri ile var olurlar, büyüyerek, yollarına devam edebilirler.

Geleceği göremeyen tarih miyopları, nasıl milletimizi ve Mustafa Kemal'i yolundan döndüremedilerse, bugün de Türkiye'yi aydınlık yolundan döndüremeyeceklerdir.

Türk halkı, 1918'den, 1922 yılına kadar varolma mücadelesi verdi.

Birinci Dünya Savaşı'nın galibi İtilaf (Anlaşma) Devletleri, ülkemizi kağıt üzerinde paylaşmışlardı. Bu paylaşmaya göre, Ulusumuzun siyasî varlığı yok ediliyor, bin yıllık vatanı, küçük bir bölge dışında elinden alınıyordu.

30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak, 1 Kasım 1918'den itibaren Türk vatanının bazı yerleri işgal edilmeye başlandı. Türk Ordusu dağıtılırken, ülke içinde çeşitli ayrılıkçı örgütler ayaklanma hazırlıklarına başlamıştı.

Anadolu ve Trakya'daki bazı vatanseverler, 1918 yılı sonlarında "Müdafaa-i Hukuk" adı altında direniş örgütleri kurmaya başlamışlardı. Güçleri birleştirmek, ulusal ve genel bir uyanış yaratacak mücadeleyi açmak kolay değildi. Değişik düşünceler nedeniyle ülkenin hemen her yerinde, dağınıklık, umarsızlık ve karamsarlık görülüyordu.

Bu karamsarlık ve karanlık içinde, bir ses yükseldi. Mustafa Kemal Paşa, bu durumda millî egemenliğe dayalı, bağımsız yeni bir Türk Devletinin kurulmasından başka bir kurtuluş yolunun olamayacağını ortaya koydu.

15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden bir gün sonra, 9. Ordu Müfettişliği görevine atanan Mustafa Kemal Paşa, karargâhına aldığı bazı arkadaşları ile birlikte, İstanbul'dan Anadolu'ya hareket etti.

Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla birlikte, Türk’ün ulusal egemenliğe geçiş süreci de başlıyordu. Samsun'da ve daha sonra da Havza'da yapılan hazırlıklar ilk kurtuluş ışıklarını yakmıştı.

Millî hareketin başladığını duyuran "...millî bağımsızlığımızın ve tarihimizin kurtuluşu, ancak milletin tek vücut olarak savunması ile kabil olacaktır..." gibi bildiriler dağıtıldı. Her yerde protesto mitingleri düzenlenmesi arzuları ilgililere iletilti. Mondros Ateşkesi'nden bir süre sonra, ülkenin çeşitli yerlerinde, kongreler toplanıp, vatanseverler kendi bölgelerini kurtarma çareleri arıyorlardı.

Atatürk verdiği kararı iki kelimeyle özetlemişti:

Ya bağımsızlık, ya ölüm...”

Vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Bağımsızlık ve özgürlük umutlarımızın inanca dönüştüğü, kurtuluş ateşinin yakıldığı ve aydınlık bir geleceğe olan umutlarımızın kuvvetlendiği 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.

Sevgili dostlar, biz sarsılmaz Atatürk sevgisini ve bağımsızlığın ne olduğunu şiirlerle pekiştiren kuşağız. Gençlik günlerimizde coşku içinde okuduğumuz iki şiiri sizinle paylaşmak istedim. Cahit Külebi ve Ceyhun Atuf Kansu’dan seçtiğim bu şiirleri zamanı olan okusun.

BİR GEMİ YANAŞTI SAMSUN'A SABAHA KARŞI

Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı

Selam durdu kayığı, çaparası, takası,

Selam durdu tayfası.

Bir duman tüterdi bu geminin bacasından

Bir duman

Duman değildi bu

Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

Samsun limanına bu gemiden atılan

Demir değil

Sarılan anayurda

Kemal Paşanın kollarıydı.

Selam vererek Anadolu çocuklarına

Çıkarken yüce komutan

Karadeniz'in halini görmeliydi.

Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar

Kalktı takalar,

İzin verseydi Kemal Paşa

Ardından gürleyip giderlerdi

Erzurum'a kadar

Cahit KÜLEBİ

ŞU SONSUZ KOŞU

Samsun'a ayak basmış kahraman bugün,

Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.

Davul zurna sesinde şahlanır düğün,

Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.

Ata'nın rüyasına gelincikler sun,

Emek bahçelerinin güzel gülünü.

Bir sonsuz bir sabahtayız... o uyusun,

Sevincimiz coşturur onun gönlünü.

Nasıl çıkmış bir saban Samsun'dan yola

Dağlardan dağlara o zafer türküsü,

Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola,

Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.

Al bayrağım Ankara kalesinde hür,

Dalgalanmakta altın bir çağa doğru,

Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür

Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.

19 Mayıs'ın hür başına çelenk,

Kiraz mevsimi, gençlik ayı, gül ayı.

Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk,

Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.

Ceyhun Atuf KANS