Dünkü yazımda sözünü ettiğim gibi, Adile Sultan üç çocuğunu arka arkaya kaybetmenin yanı sıra, babası II. Mamut’u, kardeşi Abdülaziz ve kocası Mehmet Ali Paşa'yı da birbiri ardına ebedi aleme yolcu etmişti.

Adile Sultan, Nakşibendî tarikatına bağlandı. Fındıklı’daki sarayı âlim ve şeyhlerin toplanıp sohbet ettikleri, muhtaç ve fakirlerin her zaman başvurduğu bir yer olmuştu. 1851-92 yılları arasında on dört vakıf kurmuştu.

Adile Sultan doğumundan sonra annesini, çocukken babasını, kardeşlerini, eşini ve kızlarını kaybetmesine çok üzülmüştü. Bu üzüntü ile yazdığı şiirde şunları söylüyordu:

Dervişim, kendi başıma yine sultân gezerim

Âlem-i aşkda seyyâh olup her ân gezerim

Pâdişâh saltanât-ı dehr için kayd çeker

Kayd-ı nâmâsu geçip, ben dahî uryân gezerim

Ne safâdan geçerim vaz, ne cefâdan hâzerim

Emr-i teslîm-i rızâ mülkünü seyrân gezerim

Kimsenin hayrı ile şerrine yokdur nazarım

Serseriyim geleli âleme hayrân gezerim

Ne dilimde olur evrâd ne elimde tesbîh

Ne velîyim, ne deliyim yine vîran gezerim

Gâh olur kendimi idrâk ile efgân ederim

Gâh isyânım anıp derd ile nâlân gezerim

Gâh Mecnân gibi dağlar aşarım Âdile ben

Aşka sâzân olup, gamla perîşân gezerim

Adile Sultan, onuncu kuşaktan dedesi olan Kanuni Sultan Süleyman'ın şiirlerini “Divân-ı Muhibbi” adı altında bir kitapta toplamıştı. Zamanında basılmamış olan kendi Divan’ının yazma nüshaları Üniversite ve Topkapı Sarayı Kütüphanelerinde bulunuyor. Aruzun yanı sıra hece vezniyle de şiirler yazdı. Birkaç şiiri bestelenmiş, kendi besteleri de bulunmaktaydı. Onlardan biri hicaz hümâyun makamındaki ilahiydi:

Gizlice Şaha Buyur / Hane-i Tenhaya Buyur / Sevdiğim Aman Kerem Et / Lutf İle Canane Buyur / Halk Uyur Ağyar Uyur / Ey Gül-i Rana Buyur

Sultan Abdülmecit, kız kardeşi Adile Sultan’a bir saray yaptırmak üzere Kandilli sırtlarında Tophane Müşiri Halil Rıfat Paşa’nın konağını ve bahçesini satın almıştı. Ancak saray daha sonra 1876 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırıldı. Adile Sultan Sarayı, ölümünden önce, 1899’da kız okulu olması isteği ile Milli Eğitim’e bağışladı. 1916'dan itibaren Kandilli Kız Lisesi olarak kullanıldı. 1986 yılında yangında harap oldu. Sarayın restorasyonu Sabancı ailesinin katkılarıyla tamamlandı.

Adile Sultan Kasrı, 1853'te Koşuyolu Validebağ korusu içinde, Sultan Abdülaziz tarafından kız kardeşi Adile Sultan'a hediye etmek için Mimar Sarkis Balyan'a inşa ettirildi.

Kandilli’deki sarayı pek çok kültür sanat ve sosyal etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Koşuyolu’ndaki Kasrı, uzun süre yetimhane olarak kullanıldıktan sonra, öğretmenevi yapıldı.

Ömrünün son zamanlarını Fındıklı'daki Sahilsaray'da geçirdi. Şimdi burası Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılmakta.

Adile Sultan birçok olayı şiirlerinde dile getirerek bir açıdan bir dönem Osmanlı Tarihi’ne ışık tutmuştu. Örneğin, Sultan Abdülaziz, intihar mı etti, öldürüldü mü sorusu tartışılır. Adile Sultan’ın kardeşinin arkasından yazdığı şiiri okuyanlar, öldürüldüğü kanısına varırlar:

Nasıl yanmam kim, oldu olanlar Şâh-ı Devranâ

Bilinmez oldu hâli, kıydılar ol zıll-i Yezdân’a

O gitdi mülk-i ukbâya, firâkı geçti tâ câna

Saraya velvele saldı, cihânı koydu efgâna

Cihân mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Hân’a

Meded Allah, mübârek cismi ki, boyandı al kana

……”

Adile Sultan, “aile bağları kuvvetli, dindar ve alçak gönüllü bir Osmanlı kadınıydı. Kadınların haremden dışarı açılmalarına öncülük etmişti.

Adile Sultan, çocukların okuması için büyük çaba harcadı. Fakir fukara insanların evlerini mektepleri tamir ettirirdi. Kurumuş olan çeşmelere su getirtmiş, gelinlik kızların çeyizlerini hazırlamıştı.

Bir bayram sabahı, 72 yaşındayken, 12 Şubat 1899'da Fındıklı'da vefat etti. Eyüp Sultan'daki Hüsrev Paşa Türbesi'nde eşinin yanına defnedildi. Böylece iki aşık sonsuza kadar birbirine kavuşmuştu