Keklik, halkımızın en sevdiği av kuşlardan biri.   Bir inanışa göre, ava çıkıldığında, avcının önüne önce keklik çıkarsa av uğurlu, kazasız-belasız ve bereketli geçer.  Keklik her mevsim dağlarda görülür ama avlanma belirli mevsimlerde yapılır. Genellikle sonbaharda Eylül’de başlayıp Ekim, Kasım ve Aralık ayının sonuna kadar sürer.

Bu aylarda yavru keklikler büyür ve uçmaya başlarlar. Keklik iyi saklandığı için av için özel olarak yetiştirilmiş köpekler kullanılır. Avlanmada yaşını doldurmuş keklikler olanları makbul sayılır. Daha küçük keklikleri avlayanların vicdanlarına sesleniyor, Âşık Veysel’den alınan Şarkışla türküsü:

“Keklik idim vurdular

Ganadımı gırdılar

Daha ben ne idim ki

Anamdan ayırdılar”

Keklik diğer kuşlardan farklı…  Kanat ve gövde oranı açısından tavuğu andırırlar. Uçuşta zorlanırlar. Yüksekçe yerlerde dallarda duramazlar. Gönlünce kanatlarını açıp süzülemezler. Hep yerlerdedir!  Ötüşü ise hüznü çağrıştırır.

Söğüt zeybeğinin sözleri şöyle başlıyor:

 “Kekliği vurdum daşta

Akıl kalmadı başta”

Edremit’in Güre beldesinden zamanın zenginlerinden birinin eşi olan Şöhret Hanım, zeytin toplamaya giderken bile güzel giysili, oyalı yazmalı ve kundurası boyalıdır. Şöhret hanım, ovada kekliklerle söyleşirken, Sarıkamış’ta askerlik yapan oğlunun şehit olduğu haberini alır.  Acı ile ağzından “ İki keklik bir derede ötüyor, ötme de keklik derdim bana yetiyor...” sözleri çıkar. Daha sonra bu sözler bir türkünün temelini oluşturur: 

 “İki keklik bir kayada ötüyor
Ötme de keklik derdim bana yetiyor
Aman aman yetiyor
Annesine kara da haber gidiyor


Yazması oyalı kundurası boyalı
Yâr benim aman aman yâr benim
Uzun da geceler yâr boynuma sar benim
Aman aman sar beni

İki keklik bir dereden su içer
Dertli de keklik dertsizlere dert açar
Aman aman dert açar
Buna yanık sevda derler tez geçer

……

İki keklik bir kayada yaslanır
Teke de bıçak gümüş kında paslanır
Bir gün olur deli de gönül uslanır
Uslanır aman aman uslanır

Çevik bir şekilde, zıplayarak yürüyenler için “Keklik gibi sekiyor” derler.

 “Keklik gibi düştü” deyimini kolay elde edilenler için söyleniyor. Benzer durum için de “Çantada keklik” deyimimiz var. Siverek yöresinde yabani kekliğe verdikleri “Kevi Güzel” adı, aynı zamanda kendisinin sıyrılıp arkadaşını ele veren kişiler için bir deyim olarak kullanılıyor.

Biraz da kekliğe ilişkin atasözlerimizden söz edelim. Şanlıurfa’da “Kekliği tuzağa düşüren sesidir” denilirken bu söz bazı çevrelerde “Kekliği ele veren sesidir,” şekline girmiş. Bazı illerimizde de “Kekliği keklikten tutarlar,” deniliyor. Başkasına özenenlerin düştüğü gülünç durumlara örnek olarak “Karga keklik gibi yürümek istemiş, eski yürüyüşünü şaşırmış” sözünü örnek gösterirler.

Avcılık ve kekliğin halk kültürümüzde önemli bir yeri var.  Öte yandan Keklik Motifi, halk edebiyatımızın yanı ısıra Halk Müziğimizde ve el sanatlarımızda kullanılmış. Ayağından gagasına kadar kilimlerimize oyalarımıza, gergeflerimize işlenmiş.

Ne yazık ki aşırı avlanma nedeniyle keklikler de Kelaynak kuşları gibi nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya…  Avcılar, bu kuşun korunmasında bilinçlendirilmeli ve gerekirse keklik avlanmaları bir süre yasaklanmalı, diye düşünüyorum.

Sevgili okuyucular yarınki yazımda bir keklik efsanesi anlatacağım.