Ve her zaman çok severek kullandığım sözümü de sizinle paylaşmak istiyorum; “Gereksiz empatinin gereği yoktur”. Gelin bu hafta empati konusuna farklı bir pencereden bakalım!
Sürekli olarak karşımızdaki kişinin kendisini bizim yerimize koyup, bizi anlamaya çalışmasını bekliyoruz. Bu da ne yazık ki empati beklentisi değil edilgen bir bencillik ortaya çıkarıyor.
Son zamanlarda okulda, işte, veliler ve öğretmenler arasında sürekli olarak “empati” konusunun konuşulma sıklığı dikkatimi çekmeye başladı. Sosyal medyanın popüler hastalığı olan narsisizm gibi empati de oldukça gündemde. Herkes birbirini empatiden yoksun olmasıyla suçluyor. Çocuklarına sürekli “empati kur” şeklinde direktifler veriyor.
Peki nedir bu empati?
Özellikle duygusal ilişkilerde ve evliliklerde partnerlerin birbirlerine yönelik “hiç empati kurmuyorsun, biraz kendini benim yerime koy!” söylemini sık sık duyuyoruz. Empati bu kadar kolay mı? Peki kendini sizin yerinize koyduğunda ya beklediğiniz davranışı sergilemeyip, sizin verdiğiniz tepkiyi vermezse?
Empati, kendini başka bir bireyin yerine koyma olarak bilinse de bu kadar sığ bir kavram değildir. Empatinin temeli öz farkındalıktır. Kişi kendi duyguları kadar karşısındakinin duygularını bilir. Çünkü empati fark etme ve anlamak üzerine kuruludur. Empati her zaman için üzüntülü ve sıkıntılı zamanlarda oluşturulması gereken bir duygu durum değildir. İnsanların sevinçlerini, neşelerini anlayabilmek de empatiye dahildir.
EMPATİ ÇOCUKKEN GELİŞİR
Birçok duygu ve davranışın oluşumu gibi empati yeteneğinin gelişmesi de bireyin çocukluk dönemine dayanır. Ancak hiç temellendirmeden çocuğa “empati kur” demek yanlıştır. Çocuklar 6 yaşına gelene kadar duygusal empatiyi öğrenir. Yani ebeveynlerin tepkilerine bakarak durumlar karşısında nasıl tepki vereceğini gözlemler, taklit eder. 6 yaşından sonra zihinsel empati evresi başlar. Yani çocuk olayları başkasının bakış açısıyla görmeye başlayarak buna uygun davranabilir. 10 yaş sonrasında ise soyut empati başlar. Yani dünyayı algılayarak hiç görmediği durumlar hakkında fikir yürüterek, hisleri anlayabilir.
YÜZME BİLMİYORSANIZ BOĞULAN KİŞİYİ KURTARMAK İÇİN DENİZE ATLAMAYIN!
Hiç yaşamadığınız duygular ya da kabiliyetlerinizin dışında kalan durumlar hakkında fikir yürütmek başkasını kurtarmaya çalışmak yanlışın şiddetini artırmaktan başka işe yaramaz. Bu yüzden empati kuracağız derken hiç bilmediğimiz sular hakkında rota oluşturmak fayda sağlamayacaktır. Aynı zamanda sürekli olarak karşımızdaki kişinin kendisini bizim yerimize koyup, bizi anlamaya çalışmasını beklememiz de yaptığımız bir başka yanlış. Bu da ne yazık ki empati beklentisi değil edilgen bir bencillik ortaya çıkarıyor.
İşte en büyük problem burada başlıyor.
ÖZ EMPATİNİZİ KURDUNUZ MU?
Öncelikle kendinizle empati kurarak eksik ve zayıf yönlerinizi keşfetmelisiniz. Keşfettiğiniz bu kusurlarınızla barışmalı ya da iyileştirmek adına yapılacakları gözden geçirmelisiniz. Kendi karanlık ve sinir bozucu yönlerinize samimi bir şekilde yaklaşmak hem özgüveninize iyi gelecek hem de birilerinden empati beklerken onları kendi iç karışıklığınızda boğmamış olacaksınız.
Siz bile ne istediğinizi bilmezken, birilerinin sizi anlamasını beklemek pek de sağlıklı olmayacaktır. İnsanlarda doğuştan bir merhamet duygusu vardır. Ancak çocuk yaştan itibaren bu duygunun işlenmiş ve şekillendirilmiş olması gerekir.
BİR SİLAH OLARAK EMPATİ
Duygusal empati şefkatle duygusuyla birlikte hareket etmelidir. Aksi takdirde empati kurma yeteneği gelişmiş bir birey sizi anlayacak ancak size iyi gelen davranışları da bilebileceğinden dolayı bunu sizin zayıf yönlerinize karşı bir silah olarak da kullanabilecektir. Çünkü bu kabiliyetteki bireyler, sizin konuşmalarınızın satır aralarını okuyabilir. Sizin hakkınızda sandığınızdan daha çok bilgiye sahip olacağından sizi yönlendirme olasılığı daha yüksektir.
Özetleyecek olursak;
Karşınızdakine istediğinizi yaptırmak için “empati” çatısını kullanamazsınız.
Empati, bencillik değildir.
Empati, şefkatten yoksun ise bir “silah” olabilir.
Empati doğuştan gelmez, eğitilerek, geliştirilir.
Çocuk empatiyi ilk olarak ailede öğrenir.
Ve her zaman çok severek kullandığım sözümü de sizinle paylaşmak istiyorum; “Gereksiz empatinin gereği yoktur”. Sevgiler…