Son zamanlarda küçükten büyüğe herkesin gündemi siyaset, seçim, ekonominin kötü olması, hayat pahalılığı gibi yaşamsal unsurlardı. Çocuklarımızın geleceği söylemi herkesin dilinde. Gözlerden kaçan ancak çığ gibi büyüyen bir sorun var ki herkesin önem sıralamasında arkalara koyduğu eğitim.

Klasik “eğitim sistemi kötü” deyip kenara çekilenlere gelsin bu haftaki yazı.

Eğitim sistemi mi kötü? Yoksa asıl mesele eğitim sistemini kötüye kullananlar ve bunu destekleyen veliler mi?

Bu yıl 23 Nisan kutlamalarında Dilan Polat müsameresi sahnelendi. Bu gösteri bir anda ortaya çıkmadı. Birçok konuda ayaklanan dernekler, gruplar bu konuda neden ayaklanmadı? Bazılarımız izlerken güldü, bazılarımız yok artık dedi. Sadece bu. Nerede meslek çalışanları? Nerede Ruh sağlığı çalışanları, eğitimciler?

Bunu sahneleyen çocuklara bu gösterinin amacı, senaryosunun nereden geldiği gibi detaylar nasıl açıklandı? En önemlisi de bu gösterinin çocukların gelişimine ne katkısı oldu? Çocuklar burada ne öğrendi? Sosyal medya ilgisini çekmek için kendini feda eden meslek profesyonellerine alıştık artık ancak çocukların da bu absürt dünyanın bir nesnesi haline getirilmesine neden herkes susuyor?

Fenomen öğretmenler her gün sınıfta çocukların çeşit çeşit videolarını çekerek sosyal medya hesaplarında yayınlıyor. Sınıf içinde sıraya dizip elini öptürürken bunu videoya alıp paylaşan öğretmen bile gördük. Bir de bu paylaşımların altına sosyal medyada yapılan yorumlar ve benzetmeler var ki…

Bu konuya Sınıf Eğitimi alanında çalışan Doç. Dr. Yusuf Kızıltaş Hoca sürekli olarak dikkat çekmeye çalışıyor. “Sizin çocuğunuza küfür edilse ne hissedersiniz” yazmıştı. Çocuğunuzun yüzüne biri küfür etse rahatsız olursunuz ancak öğretmenin çocuğunuzun görselini paylaşıp, altına gelen binlerce uygunsuz yorum ve benzetmeye nasıl sessiz kalıyorsunuz?

Bakın bu bir istismardır. Çocuğun açıkça istismarıdır. Eğitimde dijitalleşme, sınıfın sosyal medya platformlarına taşınması değildir. Sınıf aktivitelerinin, öğrencilerin komik ya da hüzünlü hallerinin sosyal medyada edit edilerek(!) üzerine bir de müzik eklenip videolaştırılması değildir.

Ancak bizler “eğitim sistemi çok kötü ya” deyip görmezden gelmenin ötesine geçemiyoruz. Medya okuryazarlığı dersi tüm ülkede eğitimin her kademesinde yaşa uygun bir müfredatla meslek uzmanlarınca verilmelidir. Dijitalleşme ile sosyal medya popülerliği karıştırılmamalıdır.

Anormalin normalleştirilmediği bir dünya için…