OECD yani Türkçe adıyla Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü, "Belirsizlikte Yönlendirme" başlıklı ara dönem Ekonomik Görünüm Raporu'nu 17 Mart tarihinde yayınladı ve Türkiye ile ilgili tahminlerini değiştirdi. Bu öngörülere geçmeden önce OECD’nin ne olduğu ve öngörülerinin neden önemli olduğuna kısaca değinmek doğru olacaktır.
OECD nedir?
OECD, 1948 yılında kurulmuş olan Avrupa Ekonomik İş Birliği Örgütünün doğrudan mirasçısıdır ve bu özelliğinden dolayı neredeyse tüm Avrupa ülkeleri örgüte üyedir. Türkiye de 1961 yılında kurulan OECD’nin kurucu ülkeleri arasında yer almaktadır. Sonradan gerçekleşen katılımlarla örgüt bir Avrupa örgütü olmaktan sıyrılmış ve Japonya’dan Meksika’ya, İsrail’den Yeni Zelanda’ya kadar geniş yelpazeli ve 38 üyeli bir Dünya örgütüne dönüşmüştür.
OECD öngörüleri neden önemlidir?
Bir ekonomi teşkilatı olan OECD’nin ekonomi alanındaki öngörüleri sadece üye ülkeler tarafından değil üye olmayan ülkeler, diğer uluslararası ekonomik kurumlar, yatırım fonları ve çok uluslu şirketler tarafından da ciddiyetle takip edilmektedir. OECD’nin sağladığı karşılaştırmalı öngörüler beklentileri şekillendirmekte, bu beklentiler yatırım kararlarını etkilemekte ve bir nevi kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüşmektedir.
OECD’nin Türkiye tahminleri
OECD 17 Mart tarihli raporunda Türkiye için 2025 büyüme tahminini yüzde 2,6'dan 3,1'e çıkarırken, 2026 için büyüme tahminini yüzde 3,1'den 3,0'a indirdi. OECD, Türkiye için 2025 yıl sonu enflasyon beklentisini 0,7 puan artırarak yüzde 31,4'e çıkarırken, 2026 sonu beklentisini de %17,2'den %17,1'e indirdi.
Hatırlayacak olursak; 13 Mart tarihinde (rapordan 4 gün önce) ABD'deki temasları sırasında Anadolu Ajansı'nın New York Ofisini ziyaret eden Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ekonomik program hakkında birtakım açıklamalarda bulunmuş ve enflasyon hedefi için “Yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon hedefimize ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız” ifadesini kullanmıştı.
Merkez Bankasının ve OECD’nin tahminleri arasındaki fark %7,4. Bu oran düşük gibi gelebilir ancak %24 olan enflasyon hedefinin %31,4 şeklinde gerçekleşmesi, hedeflenen enflasyonun %31 üzerinde bir gerçekleşme olması anlamına gelir. Konu oldukça farklı etkileri açısından da ele alınabilir. Tahminlerin gerçekçiliği, ekonomi yönetiminin becerisi, güven ve daha bir sürü şey… Bunu uzmanlara bırakalım ve önümüze bakalım. Önümüzdeki iki yıla baktığımızda ise açıkça Dünya enflasyon şampiyonluğunun en güçlü adaylarından olacağımızı görebiliyoruz.