Eskiden ilginç ve komik bir haber olduğunda fıkra gibi diye başlık atılırdı. Günümüzde neredeyse her şey fıkra gibi olduğundan artık bu başlıklara da rastlanmıyor.

Filenin sultanları, yani altın kızlarımız destan yazmaya devam ediyor.

Milli voleybolcularımızın başarılarını hazmedemeyenler nereden laf sokabiliriz veya nasıl zarar verebiliriz diye kafa yoruyor.

Altın kızlarımız ise onların kafasına vura vura kazanıyor.

Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımımızın güya sponsoru olan THY, turnuva için altın kızlarımızı ekonomi sınıfında Amerika’ya götürdü.

Uluslararası arenada hiçbir başarısı olmayan takımlar özel uçaklarla taşınıyor, bakan özel uçakla ülkeleri geziyor, hatta bir bakan kendi memleketine bile özel uçakla gidiyor; altın kızlarımıza ekonomi sınıfı…

Fıkra gibi diyeceğim ama bu fıkra bile değil; gaflettir, ihanettir!

Ekonomi sınıfında götürülen altın kızlarımız Amerika’da yine harikalar yarattı. Son olimpiyat şampiyonu Amerika’yı da Amerika’da mağlup etti.

Maçı canlı yayınlayan TRT bu büyük başarı ile övüneceği yerde, maç sırasında ay yıldızlı bayrağımızla oturan bir seyircinin göğüs dekoltesi ekrana yansıdı diye resmi olarak özür açıklaması yaptı.

Altın kızlarımızın zaferini unutup veya yok sayıp, göğüs dekoltesine odaklanmışlar; fıkra bile değil, rezalettir!

Filenin sultanları, altın kızlarımızın başarılarını hazmedemedikleri için bunlar oluyor diyebilirsiniz ama her alanda bu garabet var.

Beyoğlu’nda görev yapan 17 mahalle muhtarı eski Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ı ziyaret etti.

Bu şekilde bakınca haber normal. Öyle ya 3 dönem belediye başkanlığı yapan birini, muhtarlar tabii ki ziyaret edebilirler.

Ama garip olan taraf ziyaret değil, ziyaretin yapıldığı yer.

Muhtarlar, eski Beyoğlu Belediye Başkanını, Tunus’ta ziyaret ettiler.

Tunus ne alaka diyebilirsiniz haklı olarak, acaba eski siyasetçi işlerini Tunus’a mı taşıdı diye de düşünebilirsiniz.

Öyle de değil, çünkü eski belediye başkanı, Tunus’a büyükelçi atandı.

Üç dönem belediye başkanlığı, sonrasında Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı yapan biri hangi üstün meziyetinden dolayı büyükelçi atandı?

Merve Kavakçı’nın bile büyükelçi atandığı günümüzde eski belediye başkanının büyükelçi atanmasını da çok yadırgamamak lazım ama…

17 muhtar hangi mantıkla veya gerekçe ile Tunus’ta büyükelçiyi ziyaret etti?

Muhtarlar ziyaret masrafını ceplerinden ödemediklerine göre hangi kaynaktan karşılandı?

Fıkra gibi olmadığı kesin de buna ne denir bilemedim!

Karadeniz fıkraları hep Temel’e mal edilir ya…

Şimdi Temel bize gülüyordur…

Biz Temel’in çok günahını almışız!

 ***

Su, ateş ve ahlâk

Su, ateş ve ahlâk dostluk kurmuşlar; birbirlerini pek sevmişler. Uzun süre dolaşmışlar birlikte. Sonra birden bir burukluk kaplamış üçünün de içini. Ayrılırlarsa bir daha birbirlerini ne zaman, nerede bulabileceklerini merak etmişler ve birbirine sormuşlar.

Önce suya sormuşlar; “Kaybolursan seni nasıl bulacağız?”

Su cevap vermiş, ateş ve ahlâka; “Nerede bir şırıltı duyarsanız ben oradayım. Bu yer bazen yeşilliklerin, bazen kayaların arası, bazen de vadilerin içi olabilir ama şırıltıya kulak verin, ben ordayım dostlarım.”

Ateşe, sormuşlar; “Seni yitirirsek ne yapalım?”

Ateş, “Nerede bir duman görürseniz o yerde ben varım, oraya gelin ben ordayım” demiş.

Sıra ahlâka gelince, ahlâkın dostlarına cevabı şu olmuş:

Beni kaybederseniz, bir daha kesinlikle bulamazsınız!”

***

TEBESSÜM

Ne zaman sabah olur?

Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle sohbet ederken şöyle sormuş: “Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar ne zaman ortalık aydınlanır?”

Öğrencilerden biri şöyle demiş: “Uzaktaki sürüye bakarım, koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir.”

Başka bir öğrenci söz almış; “İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır.”

Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve “Siz ne düşünüyorsunuz hocam?” diye sormuşlar.

Bilge kişi şöyle demiş:

“Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona ‘bacım’ diyebildiğimde, yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, aydınlık başlamıştır…”

***

GÜNÜN SÖZÜ

Kendini eleştirmeyenin eleştireceği başka bir şey olamaz.

Yaşar Nuri Öztürk