Zaman uçup gidiyor, dur durak bilmiyor. Bugün tam on bir yıl olmuş Fahri Ersavaş ağabeyimi, hocamı toprağa vereli. O hamasi şiirlerin haznedarıydı. Seçkici başıydı. Varlığı ile huzur duyduğum, saygının, sevginin doruğunu ulaştığım bir ağabeyimdi. Doksan iki yaşında. Pırıl pırıl bir bellekle gençlere taş çıkarırcasına koşturmaca ve üretkenlik içindeydi.

Önce sizlere Fahri Ersavaş’ı kısaca tanıtayım:

1920 yılında Sakarya'nın Geyve ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Geyve Kazımpaşa İlkokulu'nda, ortaöğrenimini Bursa Tophane Meslek Lisesi'nde, yükseköğrenimini Ankara'da, şimdiki adı Teknik Eğitim Fakültesi olan Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'nda yaptı. Öğretmenlik mesleğine Edremit'te başladı.

Şiir yazmaya on yedi yaşındayken başladı. İlk şiiri 1940 yılında Yeni Mecmua çıkmıştı. Daha sonra Yedigün, Yarımay, İstanbul, Varlık, Herhafta, Bayrak, Kaynak, Orkun, Türkeli, Gurbet, Aras, Türk Sanatı, Ötüken, Milli Işık, Toprak, Doğu, Ocak, Teknik Öğretim, Yeni Defne, Çağrı, Size, Yesevi ve Türk Dili dergilerinde şiirler yazılar yazdı. 1962-1965 yılları arasında "Yeni İstanbul" gazetesinin "Kitaplar ve Dergiler" sütununda haftada bir tanıtma ve inceleme yazıları yazdı.

Fahri Ersavaş’ın şiir kitaplarından "Kırçiçeği", "Yüzüncü Yıla Şiirler", "Çanakkale Çanakkale", "Sularda Yüzen Dallar"ı hatırlıyorum. Her evde, her okulda bulunması gereken antolojileri arasında şunları sayabilirim: Kıbrıs Şiirleri Antolojisi, Hâmâsi Türk Şiiri Antolojisi, Çanakkale Geçilmez Şiir Antolojisi…

Şimdi şiirlerinden bir örnek sunayım:

ANACAKSIN

Ne tatlı gülüşün var, güllerden güzel yüzün,

İlâhe misin söyle, yoksa Yıldız mı, Ay mı?

Böyle ayrı geçtikçe, baharı ömrümüzün,

Gönül hüzünlerini, söküp atmak kolay mı?

Sevdin mi, sevmedin mi, anlayamadım bunu,

Evetse sevmek mi bu, hayırsa niye yaktın?

Sensiz geçen günlerin, gelmeyecek mi sonu?

Göğsüme sevgi diye, bir Hicran gülü taktın.

Baş başa kaldığın an, güzel hatıralarla,

Hülyalarla tutuşup, ahlarla yanacaksın.

Kıvranırken içinden çaresiz yaralarla,

Beni sevmişti diye, adımı anacaksın.

Fahri Ersavaş bu şiiri 1941’de Bursa’da yazmış. 1940’dan sonra yazdığı şiirlerden seçtiklerini “Bir Gençlik Hikâyesi" adıyla kitapta toplamıştı.

2011 tarihini taşıyan şiirlerden biri Milli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’le ilgili. "Şehadetinin 92, Yılında" ithafıyla kaleme alınan duygulu şiir bu acı olayı 1919 yılının Şubat ayından itibaren atlatmaya başlıyor:

"İstanbul'daki işgalci komutanlar, / Batılı sefirler, Ermeni Patriği Zaven / Ve azgın Ermeni çapulcuları / Türk Milletine, / Yeni acılar tattırmak için, / Her türlü şirretliğe baş vuruyor, / Öldürüyor, yakıp yıkıyorlardı. / Bu arada şımarık Ermeni komitacılar / Türk Hükümetinden / Yeni bir kurban istiyorlardı. / Bu kurban da Yozgat bölgesinde / Kendisine, / Tehciri yönetme görevi verilen / Boğazlıyan Kaymakamı / Kemal Beydi. / Kemal Bey gencecik bir kaymakamdı, / Otuz beş yaşındaydı. / Tehciri kusursuz yönetmesine rağmen / Bu görevi üstlendiği için / Mutlaka cezalandırılmalıydı. / Türk düşmanlarının isteği buydu…"

Fahri Ersavaş şiirinde bu ibretlik acı olayın ayrıntılarını anlatmış ve bu insanlık ayıbını kalleşlik olarak nitelendirmiş. Şiiri şöyle bitiyor:

"…Ey masum şehidimiz / Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, / Sen kabrinde rahat uyu. / Türk'ün kanı da, ahı da yerde kalmaz. / Bir gün, / Mutlaka, ama mutlaka bu öç alınır, / Tarihler buna şahittir. / Sen müsterih ol. / Sen TÜRK Milletin soylu bir evladısın, / Bizim, milli şehidimizsin Kemal Bey, / Senin gibi yiğitler, kolay yetişmiyor. / Ruhun şad olsun…"

Evet, 2 Ekim 2012 Salı günü hayata veda eden Fahri Ersavaş’ın Cenazesi ikindi namazından sonra Göztepe Tütüncü Mehmet Efendi Camii’den alınarak Karaca Ahmet Mezarlığında toprağa verildi. Ruhu şad olsun.