Vatan için ölmenin yanında vatan için yaşamanın da bir görev olduğunu bilmek gerekir. Uğruna ölünecek kadar güzel olan bir vatanda güzel bir hayat sürmek de her vatandaşın hakkı olmalı.

Vatanımız yalnız bizim değil, başka devletler halinde yaşayan milyonlarca Türk nüfusu, Balkan ülkelerindeki başka devletlerin idaresi altındaki Osmanlı bakiyesi insanımız için de bir "Anayurt, anavatan” olarak güvence niteliğini koruyor.

Çocukluk günlerimizde vatan yurt, bayrak şiirlerini ezbere bilir, mille günlerimizde okurduk. Onlardan biri Halid Fahri Ozansoy’un destanıydı:

 O kadar dolu ki toprağın şanla,

 Bir değil sanki bin vatan gibisin,

 Yüce dağlarına çöken dumanla,

 Göklerde yazılı destan gibisin.

Hep böyle bulutlar içinde başın,

 Hilâli kucaklar her vatandaşın.

 Geçse de asırlar, tazedir başın,

 O kadar levendsin, fidan gibisin.

Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan,

 Her dalın bir yay ki zümrüt okundan.

 Müjdeler fısıldar Ergenekon’dan:

 Bu sese gönülden hayran gibisin.

Ey bütün cihana bedel Türk ili,

 Açtığın cenklerin yoktur evveli.

 Tarih bir nehir ki coşkundur seli,

 Sen ona nispetle umman gibisin.

Bir yandan hep böyle taştın, köpürdün

 Bir yandan cefalı bir ömür sürdün.

 Fakat ne derece ezildinse dün,

 Şimdi yine tunçtan kalkan gibisin.

Bir insan nihayet kemikle ettir,

 Bu et, bu kemiğe can hürriyettir.

 En büyük hürriyet cumhuriyettir,

 Demek ki şimdi sen bin can gibisin.

Ey ana toprağı, Ey Anadolu,

 Açıldı önünde Türklüğün yolu.

 Hamdolsun her yanın bereket dolu,

 Cennette bir yeşil meydan gibisin.

Yeni bir ay ördün al bayrağına,

 Girdin en sonunda irfan bağına,

 Medenî hayatın nur ırmağına,

 Ezelden susamış ceylan gibisin…

Vatan sevgisinin inanç dünyamızda yeri ve önemi var.  Sevgili Peygamberimiz hicret esnasında Mekke’den ayrılırken doğduğu ve çocukluk yıllarından beri yaşadığı yer olan Mekke’ye son kez hüzünle baktı, baktı. Ve şöyle buyurmuş:

“Vallahi sen bana Allah’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah’ın katında en sevgili olanısın. Bana senden daha sevgili, daha güzel yurt yoktur. Çıkarılmaya zorlanmamış olsaydım, senden ayrılmaz, senden başka yerde yurt ve yuva tutmazdım”

Kuşkusuz, uğrunda binlerce şehit verilmiş vatanımız göz nurumuz, baş tacımız. Herkesin vatanı kendisi için aynı önem taşır. Vatan edinilmiş bir toprağa düşman gözünün eğri bakması bile o vatanda yaşayan herkese savunma hakkı verir.

İçinde çoluk, çocuk, genç, yaşlı, ihtiyar, kadın, erkek, hasta, vs. binlerce masumun ve günahsızın barındığı vatan topraklarını düşman istilâsından kurtarmak için çalışmak, gerekirse vatanını savunmak ve bunun için ölmek dinî bir terbiyenin getirdiği üstün ahlâkî erdemlerdendir. Toprağı vatan yapan sır budur.

Dinimiz bir Müslümanın vatanı için ölmesiyle, din için ve Allah için ölmesini bir saymıştır ve vatan için ölene şehitlik rütbesi vermiştir.

İnanç dünyamıza göre, atalarımız, üzerinde yaşadığımız bu toprakları Allah rızası için İslâm’a açtılar. Bizlere cennet gibi bir vatan emanet ettiler. İnsanımızın güzel ve temiz yaşaması için, bu emaneti korumak, bu vatanı sevmek ve bu vatana sahip çıkmak hepimizin borcu…

Evsiz huzurlu ve güvenli bir hayat olmayacağı gibi bir milletin de vatansız olarak şerefli bir şekilde yaşaması ve varlığını devam ettirmesi mümkün değil.

Değişik iklim özellikleri, doğal güzellikleri ve tarihî zenginlikleri; çok çeşitli ürünleri, sebze ve meyveleri ile Türkiye'miz, dünyada pek az ülkede bulunan bir zenginliğe sahip….

Sahip olduğumuz nimetlerin değerini çok iyi bilelim. Vatanımızı gözümüz gibi sakınalım.