Futbolda transfer zamanı… Haberlerde görüyorsunuz, milyon dolarlık transferler yapılıyor. 1 milyon dolardan daha ucuza mal olan yabancı futbolcu hiç yok…

Sıradan topçulara bile bir yıl için 10 milyon Euro ödeniyor, üstüne bir o kadar da imza parası veriliyor.

10 milyon Euro, 300 milyon lira ediyor. Avrupa’nın sıradan bir futbolcusu için bir yılda ödenen para bu… Alacağı primler hariç…

Kulüplerimiz, özellikle 4 büyükler borç batağında… Birkaç yıl önce batmak üzere olan kulüpler siyasi destekle kurtarıldı. Ancak yine de hepsi aşırı borçlu…

Buna rağmen gereksiz transferler yapılıyor, paralar sokağa atılıyor.

Örneğin bir kulübümüz 37 yaşında bir futbolcu satın aldı ki, Türk vatandaşı olsa EYT’den emekli olacaktı… 37 yaşındaki futbolcu ile iki yıllık sözleşme imzalandı; her yıl için 4 milyon 200 bin, toplamda 8 milyon 400 bin Euro ödenecek.

37 yaşındaki bir futbolcu Türk futboluna ne katacak?

Öylesine işe yaramaz, gereksiz futbolcular transfer ediliyor ki, bir dakika bile oynamadan gönderiliyor…

Topu karpuz sanacak adamlar, futbolcu diye milyon dolarlar ödenerek transfer ediliyor.

Kural gereği her kulüp kadrosunda en fazla 14 yabancı oyuncu bulundurabiliyor. Gerekli gereksiz futbolcu transfer edildiği için kadro şişiyor, bu kez kadroya giremeyen futbolcuları göndermek için üstüne para ödeniyor.

Gelirken para alıyorlar, gelip tatillerini yapıyor, bol bol yatıyorlar, giderken de para alıyorlar.

Milletin parasını sokağa döken, şımarık Arap ülkeleri hariç dünyanın hiçbir yerinde böyle rezalet yaşanmıyor.

En büyük sorunumuz, her şeyi bilmiş sanan kulüp yöneticilerinin futboldan hiç anlamamaları…

Bu sebeple menajerlerin oyuncağı oluyor, menajerlerle birlikte hareket eden medyanın da gazıyla olmadık transferler yapılıyor. Milyon dolarlık milli servetimiz heba ediliyor.

Kimi yöneticiler de kendi reklamını yapabilmek için posası çıkmış yıldızları transfer ederek, gündemde kalmaya gayret ediyor.

Bazı yöneticiler, belki de bazı teknik adamlar ne yazık ki yapılan transferden komisyon alıyor. Ceplerine girecek paraya baktıkları için ülkemiz futbolcu çöplüğüne döndü…

Allah’tan UEFA’nın çok ciddi kuralları var, o da olmazsa sokakta saat satan siyahi gençleri bile futbolcu diye yutturacaklardı…

Futbolu iyi bilenlerin kulüp başkanı olma ihtimali neredeyse kalmadı.

Onun için tek çare, kulüp başkan ve yöneticilerini yaptıkları transferlerden sorumlu tutmak…

Her kulübün bütçesine göre transfer limiti belirlenecek; limiti aşan yöneticiler eğer kulüp içeri girerse zararı cebinden karşılamak zorunda olacak.

Hele bir ceplerine dokunsun, işe yaramayacak malzemeciyi bile kulüpte barındırmazlar.

Gençlerimizin önünün açılabilmesi ve alt yapıya önem verilebilmesi için alt yapıdan yetişen en az bir genci ilk 11’de oynatmak zorunlu olmalı…

Her kulüp yılda en az 10 milyon Euro alt yapıya ayırsa, emin olun nice futbol yıldızları yetişecek.

Yöneticiler, emekli futbolcuların peşinde koşmaktan alt yapıya bakamıyor bile…

****

Baca vergisi

III. Murat’ın oğlu III. Mehmet tahta çıktı.

Babasından kendisine kalan hazine tamtakır kuru bakırdı…

Yeni atadığı Sadrazam’dan (Dönemin Başbakanı) para sorununu çözmesini istedi…

Sadrazam da sorunu vezirlerine (Dönemin bakanları) açtı…

Vezirlerden birinin aklına, zekâsıyla ünlü Piç Mehmet Paşa geldi.

En sıkışık duruma mutlaka bir çare bulurdu.

Sadrazam, Şeyhülislam’la birlikte Piç Mehmet Paşa’nın huzura getirilmesini emretti…

İkili geldiler…

Çöz şu para meselesini” dedi Sadrazam, Piç Mehmet Paşa’ya…

Baca vergisi alın” dedi Piç Mehmet… “Nasıl olsa herkesin evinde bir baca vardır…”

Sadrazam başını ve bakışlarını yanındaki Şeyhülislam’a döndürüp sordu:

Hoca efendi hazretleri, acaba fiil-i zina mı, daha günahtır, yoksa fiil-i livata (eşcinsellik) mı?”

Şeyhülislam cevap verdi:

Fiil-i zina, dinimize göre günahtır devletlûm ama hiç değilse kadınla erkek arasında, kendi fıtratı içindedir. Fiil-i livata ise erkekle erkek arasında olduğundan ve haliyle tabiata da aykırı olduğu için; fiil-i zinadan daha günahtır.”

Hayır Hoca efendi hazretleri hayır” diyerek itiraz etti Sadrazam… “Fiil-i zina; fiil-i livatadan daha günahtır. Çünkü fiil-i livatadan çocuk çıkmaz ama fiil-i zinadan bazen öyle bir piç çıkar ki, bu baca vergisi gibi bir şey çıkarır ümmet-i Muhammed’in başına bela olur.”
***

TEBESSÜM

Sıra

Temel, akşam iş çıkışı eve gelince Fadime’yi bulamamış. Yaklaşık iki saat bekledikten sonra Fadime eve gelmiş.

Temel, Fadime’ye sormuş:

- Fadime! Kaç saattir seni bekliyorum, neredeydin?

- Güzellik salonuna gitmiştim.

Temel, Fadime’yi dikkatlice inceledikten sonra şöyle demiş:

- Peki ne oldu, sana sıra gelmedi mi?

****

GÜNÜN SÖZÜ

Gerçek başarı, başarısızlık korkusunu yenebilmektir.

Sweeney