Zaman zaman hanım şairlerimizden de söz ediyorum. Bazıları aynı adı taşıyan iki farklı sanatçı. Örneğin Leyla Hanımları söz edebiliriz. Ama Fitnat hanımları da göz önünde bulundurmak gerekli.

Divan Edebiyatımızda iki Fitnat Hanım var. İkisinin arasında yüz yılı aşkın bir zaman aralığı var. Büyük olanı, asıl adının Zübeyde olması nedeniyle “Zübeyde Fitnat” olarak da anılıyor. Hem şiiri hem latifeleri ile dillerden düşmez. Çok yazdım. Gelecek günlerde tekrar yazabilirim.  Trabzon ve Ordu illerinin paylaşamadığından dolayı, yaşı küçük olanına ben “Karadenizli Fitnat” diyorum. Bugün doğum yıldönümünü sebebiyle onu anlatacağım.

Yukarıda yazdığım gibi yıllardan beri Trabzon’la Ordu illeri Fitnat hanımı paylaşamıyorlar. Trabzonlular diyor ki, “Fitnat Hanım, Trabzon’da doğdu, Hazinedârzade Abdullah Paşa’nın kızıdır.” Ordulular ise: “Fitnat Hanım, Ordu’nun Aybastı ilçesinden ve Canikli Haznedarzade Süleyman Paşa’nın  sülalesinden   Abdullah Paşa’nın kızıdır.” İşin içine Canikliler yani Samsunlular girmeden ben sözü Fitnat Hanım’a getireyim.

Önce,  “Divân şiiri ”   geleneği içinde terkipli diliyle, aşk ve şarap mazmunlarıyla farklı  klâsik şekilleriyle dikkati çeken bu şairemizin  bir gazelini okuyalım:

Sernigûn etti felek asayişim peynâmesin

Çünkü dilşâd eylemez neşveyle ben mestânesin

Azm-i nûş- u sohbeti değmez anın hiçbir pula

Neylerim zıll- serap âsâ şu mihmanhânesin

Vâdi-i âlâm-ı gamda kaldım ey sâki-i dehr

Mahrem etti yâr zîra meclise bîgânesin

Pertev-i Câm- Cem’in ile fahr eylesin

Ba’d-i ezîn yâd etmesin Fıtnat gibi dîvânesin

Divan Edebiyatı kadın şairlerin en önemlilerinden biri sayılan Fitnat Hanım, 27 Kasım 1842’de Trabzon’da doğdu. Zamanın Trabzon valisi Hazinedarzâde Abdullah Paşanın kızıydı. Üç-dört yaşlarındayken, ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmişti. İyi bir eğitim görmüştü. Çok iyi derecede Farsça öğrenmiş, eğitimini evliliğinden sonra da sürdürmüştü.  Güzelliği ile ünlenmişti. Kıskanç olan kocası, uzun ve güzel olduğu için Fitnat Hanımın kirpiklerini kestirmeye kalkışmıştı. Fitnat Hanımın şiir ve edebiyatla uğraşmasından hoşlanmıyordu. Diğer Fitnat Hanım gibi mutsuzdu. Kocasının şiir ve edebiyatı men etmesi üzerine bir süre hattatlığa yönelmişti.

Çekilmez hal alınca, Fitnat Hanım kıskanç kocasından boşandı.

Fitnat Hanım'ın şair yönü ve şiirleri Süleyman Nazif Bey tarafından keşfedilmiş edebiyat dünyasına tanıtılmışı. Ahmed Midhat Efendi ile akrabalığı vardı. Hatta gönül ilişkisi olduğuna ilişkin söylentiler vardı.  İkinci defa Bahriye Nezareti mektupçusu Mehmet Ali Efendi ile yeniden dünya evine girdi. 1911'de İstanbul'da hayata veda etti. Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi.

Karadenizli Fitnat Hanım’dan bir gazel daha aktarayım:

Eylesin tesir-i derdin cânâne Allah aşkına

Girmesin gam hâneme bîgâne Allah aşkına

Kim bilir dert ehlinin hâlin yine yâri bilir

Kıl tarrahhum dîde-i giryâne Allah aşkına

Bezm-i cânânım uzak bi sûziş-i hasret ile

Gel seninle yanalım pervâne Allah aşkına

Bî-harâb-âbâd- ı aşkındır unutma rahm edüp

Fıtnat’ı gel eyleme dîvâne Allah aşkına

Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Fitnat Hanım klasik edebiyatımızın değişik şekillerinde şiirler yazmıştı. Bildiğiniz gibi, Klasik edebiyatımızda Muhammes, beş dizelik bölümler halinde söylenen nazım şeklidir. Şart olmamakla birlikte bir muhammesin ilk beşliğindeki son dize, aynı beşlikteki diğer dört dize ile kafiyelidir. Beşlik sayısı dört ile sekiz arasında değişir. Yukarıya örnek aldığım gazelinde olduğu gibi “Allah aşkına” redifli bir muhammesinden bir kıta ile yazımı bitireceğim:

Etme rağbet düşmeni bed kâre Allah aşkına

Verme fursat öyle her mekkâre Allah aşkına

Olmasın mahrem rakib esrare Allah aşkına

Sen edersen razıyım azâre Allah aşkına

Kıl mürüvvet verme yüz ağyare Allah aşkına