Geçenlerde Türk Ocakları Genel Merkezi 2016 yılı 2.Şube Başkanları toplantısı yapıldı. Türkiye'nin içinde bulunduğu iç ve dış sıkıntıların değerlendirildiği toplantıda Türk milletinin örnek bir demokrasi sınavı verdiği, ideolojik takıntılardan uzaklaşmamız gerektiği, parlamenter demokrasiden yana olmamızın önemi vurgulandı ve "Cumhurbaşkanını eskiden olduğu gibi yine TBMM seçmelidir" denildi.
Toplantıda Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz, Ortadoğu'daki önceliğimizin Türkmenler olması gerektiğini anımsattı. Öz'ün özellikle Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)'ya fazla bel bağlamanın ve güvenmenin gerektiğini vurguladığı konuşmasında "Irak ve Suriye'de Türkiye'nin birinci önceliği Türkmenlerdir. Türkmenler başta olmak üzere Halepliler, Rusya ve Esed zulmüne kurban edilmemelidir. ÖSO denilen yapıya fazlaca bel bağlamadan ana omurgasını Türkmenlerin oluşturacağı bir direniş gücü desteklenmelidir" açıklaması toplantıya damgasını vurdu.
Toplantının en önemli konularından birisi de ideolojik takıntıların ülkeyi bölünme noktasına getirmiş olmasının anımsatılması oldu. Başkan Öz, bu konudaki konuşmasında da "Çözüm süreci/Barış süreci" sayıklamaları döneminde de uyardık: Bu coğrafya için 1990'lardan bugüne uzanan bir yeniden tasarım planını dikkate almadan adım atılamaz. Şimdi duvara tosladık ve işi düzeltmeye çalışıyoruz. Ama hâlâ kafası net olmayan, geçmiş ideolojik takıntılarını devam ettiren söylem sahiplerine kulak vererek bunu yapamayız. İdeolojik takıntıları bir yana bırakacağız; bu topraklarda, Müslüman Türk kimliğimizle bağımsız devletimizin bekası meselesine odaklanacağız" diyerek bu önemli konuya da dikkatleri çekti.
FETO terör örgütüne karşı bütün alanlarda verilen kararlı mücadelenin terör örgütü PKK'ya karşı da yine bütün alanlarda ve derinlemesine verilmesi gerektiği de ortaya konuldu. Adalet sistemimize ve yargıya siyasi gölgenin kesinlikle düşmemesi gerektiği de anımsatıldı.
Türk Ocakları Şube Başkanları istişare toplantısı sonunda yayınlanan sonuç bildirgesinde şu konulara yer verildi, sizlerle paylaşıyoruz:
"Genel Merkez Yönetimi ve Türk Ocakları Şube Başkanları, 15 Ekim 2016 tarihinde Ankara'da toplanarak ülke ve dünya gündemi ile ilgili konuları, Fırat Kalkanı Harekâtı'nı ve Musul Operasyonu'nu görüşmüş; aşağıdaki hususları kamuoyu ile paylaşmayı kararlaştırmıştır:
1. Türk Ocakları; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin 15 Temmuz 2016'da maruz kaldığı hain darbe girişimi karşısında, devletin ve demokrasinin yanında kararlı bir tavır sergilemiştir.
2. 1990'lardan beri Türk-İslam Coğrafyasına yönelik olarak yeniden tanzim planlarının gerçekleştirilmesi gayretlerinin bir aşamasında ortaya çıkan, Türk Devleti ve Türk Ordusu'nun zayıflatılmasını amaçlayan bu girişim, Türk milletinin yekvücut olmasıyla akamete uğratılmıştır.
3. Darbe sonrasında oluşan millî mutabakat ve millî birlik ruhu, milletimizde büyük ferahlama meydana getirmiştir. Bu ruhu zaafa uğratacak eylem ve söylemlerden kaçınılması, bekamız açısından hayati önem taşımaktadır.
4. Devlet kurumlarının uğradığı tahribatın düzeltilmesi çalışmalarında, konunun uzmanı kişi ve kuruluşların görüşleri alınmalı; devletimizin kuruluş felsefesi, gelenek ve teamülleri çerçevesinde hareket edilmelidir.
5. Görevden alma ve işten çıkarmalarda hukuk devletinin gereklerine uyulmalı, ileride telafisi imkânsız sosyal problemlerin doğmasına sebebiyet verilmemelidir.
6. Suriye ve Irak'taki gelişmelerde, başta Türkmenlerin varlığı olmak üzere Türk Devletinin bekası dikkate alınarak inisiyatif kullanılmalıdır. Bizi etkisiz kılma adımlarına karşı, millî beka ve menfaatlerimizi esas alan bir siyaset ustalıkla izlenmelidir. PYD-YPG ihanet koridoruna kesinlikle izin verilmemelidir.
7. Fırat'ın doğusu da en az batısı kadar önemlidir. Burası, Suriye nüfusunda bir değer ifade etmeyen nüfusa terk edilemez. Bu bakımdan Sayın Başbakan'ın "Gerekirse Fırat'ın doğusuna da müdahale ederiz." sözlerini destekliyoruz.
8. PKK'ya karşı verilen kararlı mücadelenin, FETÖ'ye yapıldığı gibi bütün alanlarda derinleştirilerek sürdürülmesini talep ediyoruz.
9. Emperyalist güçlerin ülkemiz üzerindeki planlarını gerçekleştirmek için son hamlelerini yaptığı bu günlerde, sistem tartışmaları ile yeni iç çatışmalara sebebiyet verilmemeli; böyle bir tartışmanın zaruret olması hâlinde ise her meseleyi istişare ve uzlaşma kültürü çerçevesinde müzakere etmeliyiz. Millî devlet, üniter yapı ve kuvvetler ayrılığını teminat altına alarak demokratik cumhuriyeti güçlendirmeliyiz.
10. Devlet yönetiminin temel ilkesi olan adalete riayet edilmesi, mevki ve makamlara atamalarda liyakatin esas alınması şarttır. Grup, vakıf, cemaat ve tarikat mensubiyetleri, hiçbir şekilde avantaj teşkil etmemelidir.
11. Türkiye'nin tarihindeki en kritik dönemlerin birinden geçmekteyiz. Devletin bütün kurumları ve topyekûn millet olarak bu sürecin hassasiyetine uygun bir şekilde, yeni bir mutabakatla birlik ruhunu korumalıyız. Unutmayalım ki, Türk-İslam coğrafyasının kurtuluşu, Türk milletinin güçlü olmasına ve devletimizin bekasına bağlıdır.
Allah yâr ve yardımcımız olsun."