Ampute Milli Takım'ın onca yokluğa ve dezavantaja rağmen Avrupa Şampiyonu olması, üzerinden kara bulutların ve negatifliklerin eksik olmadığı ülkemize biraz da olsa moral oldu. Yüz güldürdü, gurur okşattı, omuzları dikleştirdi. Kimi doğuştan, kimi geçirdiği kazayla, kimi de terörle mücadele sırasında bir uzvunu kaybeden yürekli insanlara tebrik yağıyor. Sponsorluk için harekete geçenler, ödüllendirmek için adım atanlar da oldu. Elbette güzel, hem de çok güzel şeyler bunlar. Fakat, Ampute Milli Takım, geçen yıl da Avrupa Şampiyonu olmuştu... O zaman neden bu kadar ses getirmedi, bu kadar sahiplenilmedi? Kaç kişi duydu o yürekli insanların geçen yıl da şampiyon olduğunu ve bu yıl da Avrupa Şampiyonluğu yolunda bir önceki yılın sıkıntılarını yaşayarak hazırlandıklarını? Hiç...
Yıldırım Demirören, Ampute Milli Takım oyuncularıyla kameralar karşısına geçti ve ödüllendirileceklerini söyledi. Geçen yıl neredeydi Demirören? Avrupa Kupası'na, bir başka takımın bir diğer takıma attığı gol sayesinde gitmiş A Milli Futbol Takımı'nın pirim tartışmasının içindeydi. Milli Takım oyuncuları arasında silah çekmeye kadar varan olaylar olmuş, kriz üzerine kriz yaşanıyordu. Fransa'dan toplu halde dönemeyen, bir grup futbolcunun özel uçakla döndüğü bir Milli Takım ruhu. Veya ruhsuzluğu...
Bunca skandala, yönetilemeyen krize rağmen TFF önümüzdeki dönemi planlayacağını açıklıyor.
* * *
2012'den bu yana yapılmayanlar, önümüzdeki dönemin de göstergesi. TFF'nin tüm kurulları tartışmalı kararlar alıyor. Süper Lig her an kaos çıkacak havası veriyor...
Kimse, "TFF özerk yapı, siyasetin müdahalesi olamaz" demesin. Yıldırım Demirören'in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a selam çakmaktan ve şirinlik yapmaktan öte bir pozitif spor yöneticiliğini gösterebilecek var mı? Zaten Demirören, "Benim üzerimdem Sayın Cumhurbaşkanı'nı hedef alıyorlar"a sığınmıyor mu?
Sokağı koklayan, dolmuşta, pazarda, markette, kahvehanede, tramvayda, vapurda insanları dinleyen biri olarak duyduklarımı aktarmak zorundayım. TFF'nin başarısızlığı ve koltukta kalma ısrarının faturasını devleti yönetenlere kesiyor vatandaş. "Cumhurbaşkanı Erdoğan git derse Demirören o koltukta oturabilir mi? Babası Erdoğan Demirören bir sitemle ne hallere gelmişti, oğlu direnebilir mi?" sözünü o kadar çok duyuyorum ki!..
Siyasetin, spor üzerinde etkisinin olmadığını iddia edemez hiç kimse. Bal gibi de sporda belli yerlere gelmenin yolu, siyasi gücün desteğini almaktan geçiyor.
Zaten, bu çarpık yapının düzelmemesinin sebeplerinden biri de bu. Sporun önemli altyapı dinamiklerinden olan semt, mahalle ve ilçe takımları, o ilçeyi yöneten siyasetçilerle iyi geçinemiyor ve hatta "arka bahçe" olamıyorsa, kendi yağıyla kavrulması, varlığını sürdürmesi mümkün değil... İstanbul'da yaklaşık 500 amatör kulüp var. Onların durumunu inceleyin, Türk futbolunun neden bu halde olduğunu çok rahat göreceksiniz...
* * *
Ben size Silivri'den bir örnek vereyim. Diğer ilçelerde de benzer durumlar değişik şekillerde yaşandığı için Silivri doğru bir model olacak.
Silivri'nin 60 yıldır bir futbol takımı var. Geçtiğimiz yıl takım borç içinde yüzerken yönetim değişti ve Silivrispor, tarihinde ilk kez 2. Lige yükselmeyi başardı. İlçede bayram havası esti.
Ne olduysa, ondan sonra oldu. Silivrispor'un 2.Lig'e çıkması, ilçedeki siyasi dinamiklerin hiç birisini sevindirmedi. Ne CHP'li Belediye Başkanı mutlu oldu bundan, ne de belediyeyi 2009'da CHP'ye kaptırmış olan AK Parti'nin ilçe yönetimi...
CHP'li başkan Özcan Işıklar, Silivrispor'u 2.Lig'e çıkaran başkan Ümit Kalko'nun koltuğuna göz diktiğini iddia etti. Bu iddia AK Parti'den belediye başkan adayı olmak isteyenleri de ürküttü.
İlçenin nabzını iyi tutan deli-dolu gazetecisi İrfan Ermiş, daha Silivrispor 2.Lig'e çıkmadan durum tespitini yaptı ve AK Parti'nin bölgedeki önemli isimlerinin halı saha maçlarında Ümit Kalko'yu harcama hesapları yaptığını yazdı. Söyledikleri de çıktı.
Işıklar, kendisine yakın isimlerin Silivrispor yönetiminden ardı ardına istifasını sağladı. Ardından "yerli-yabancı" tartışması altında Genel Kurul yapıldı. Genel Kurul'da hem CHP'liler hedef aldı Kalko'yu, hem de AK Parti'nin il düzeyinde yöneticiliğini yapan Metin Karakaş ve diğerleri. Hâlâ salonda duran Ümit Kalko için "kaçtı gitti" ifadesini kullanacak kadar ileri gitti Karakaş. Kongre, CHP'liler ile AK Partililer arasında "Ümit Kalko'ya sallama yarışı" içinde geçti. Kalko gitti, yeni yönetim geldi.
Silivrispor, 2. Lig Beyaz Grup'ta 7 maçın ardından 1 puana sahip. Lider Şanlıurfaspor'un 17 puanı var. Takım, kümede kalma umudu da vermiyor. Tıpkı Süper Lig'de olduğu gibi başarısızlık önce antrenöre, ardından futbolculara malediliyor. Peki, o kongrede atıp tutanlar ne yapıyor? 2019'da gözlerini diktikleri koltuğa giden yola taş döşemekle meşguller. Bir de akçeli işleriyle. Silivrispor umurlarında bile değil...
Spora siyasetin müdahalesine iyi bir örnek Silivrispor'un hali. Silivri'den Riva'ya giden yolda da pek bir fark yok. Siyaset spora müdahale edecekse, tepeden tırnağa sağlıklı işleyen bir sistemi oluşturmak için etmeli. Ortada sahiplenilecek bir başarı olmadığına göre, tüm başarısızlıklar da onların hanesine yazılıyor, haberleri olsun...