Doksanlı yılların ortalarındaydık. Bir akşam İstanbul Yenibosna’da bulunan işyerinden çıkmış evime doğru gidiyordum. Hava hafiften kararırken tek tük evlerin, işyerlerinin lambaları yanmaya başlamıştı.

Neredeyse her köşe başında üçer beşer dikilen gençler vardı. Amaçsızlıkları, hiçbir işlerinin olmadı o kadar belliydi ki. Çaresizlikten oradaydılar.

Gidecek hiçbir yerleri yoktu.

Aradan otuz yıla yakın zaman geçti ve biz şimdilerde hemen hemen her gün çete haberleri okuyoruz.

O akşam arkadaşımla eve doğru yolculuğumuz devam ederken uzun uzun konuştuk. Gençlerimizin çarpık ve kötü eğitim sistemimiz içinde nasıl harcandığını tartıştık. Yirmi ya da yirmi beş yıl sonra sokaklarda boş boş dikilen o temiz çocukların çete üyeleri olacağı, kapkaç yapacakları, insanları öldürecekleri öyle belliydi ki.

Bunu hiç istemiyorlardı biliyorum. Kendilerine göre hayalleri vardı. Düşler kuruyorlardı önlerinden akıp giden araçların, ışınların, seslerin arkasından bakarak.

Bugün bizler Yenibosna, Gazi Mahallesi, Şirinevler, Bağcılar, Gülsuyu ve diğer fakir semtlerden çıkan çeteleri konuşuyoruz.

Çetelerin, suç örgütlerinin neden o fakir semtlerden çıktığını hiç düşündünüz mü?

Ayakları yere basmayan, hiçbir amacı olmayan, çocuklarına gençlerine yol gösterici olamayan, sadece göz boyamak için “eğitiyormuş” gibi yapan eğitim sistemimiz gençlerimizi kandırmaya ve harcamaya devam ediyor.

Önlerinden şaşalı bir hayat akıp giderken, marka ve pahalı giysilerle birileri yaşıtlarına hava atarken cebinde simit almaya parası olmayan çocukların öfkelenmesine şaşmamak gerekiyor. Bir noktadan sonra gelecekle ilgili umudunu kaybeden gençler benliklerini saran öfkeyle her şeyi yapabilecek hale geliyorlar.

Eğitim sisteminin amacı umut vermek, kısır döngüyü kırmak için yol göstermektir. Çocuklarımıza farklı bir hayatın olabileceğini göstermek ve o hayata giden yolları öğretmektir.

“Mış” gibi yapan bir sistem hiçbir şey öğretmeden üniversitelerin kapısına bıraktığı gençlere ve ülkemizin geleceğine asla acımıyor.

Ekonomik ve sosyal alanda uluslar arasındaki savaş hiç durmuyor. Ömründe tek satır okumamış kıraathane cahillerinin “dıııış mihrak” dedikleri oluşumlar kendi çıkarları için dünya üzerindeki bütün eğitim sistemlerine müdahil olup onları çöpe çeviriyor. Ülkenin kıt kaynakları boşa harcanırken durmadan yeni gelen nesiller kaybediliyor.

Bir zamanlar köşe başlarında dikilen o temiz çocuklar artık çeteler kurdular. Günümüzün çözümsüz kanseri sosyal medyadan bindikleri arabaları, gittikleri kulüpleri, saatlerini gösteriyor yanlarına çekmek istedikleri gençlere reklam izletiyorlar.

O çocukların meslekleri yok, eğitimleri yok, paraları yok. Ama gözleri var. O gözlerle önlerinden akıp gideni izliyorlar. İstemek en doğal hakları değil mi; istiyorlar.

İstedikleri ve çoktan öfkeyle dolup taştıkları için kolay kandırılıyorlar. Eline silah verilince de hayattan intikam alırcasına kendilerine gösterilen hedefe ateş ediyorlar.

Bu böyle devam ederse ateş kapımıza kadar gelecek.