Bir dönemde gerek İstanbul’da gerekse yurdun dört bir yanında şiir etkinlikleri söz konusu olduğunda bir avuç arkadaşımızın adları hatırlanırdı.

Onların arasında ben de bulunurdum. Geçen yıllara içinde yeni arkadaşlarımız yetişti ve öbek öbek şiir mahfilleri oluştu. Düzenleyen ve takip edenlerin pek çoğunu tanımıyorum, ama onların hepsi de beni bilmiyorlar. Böyledir bu dünyanın töresi. Doğaldır.

İstanbul’un en uzun süreli sanat mahfillerinin başında Pera Palas oteli geliyordu. Yirmi yıl sürdü.

Kimler geldi, kimler geçti bu toplantılardan. Bugün aramızda yoklar ama, Pera Palas Oteli’nin kubbelerinden hoş sedaları yansırdı. Ali Teştov, Muhittin Güven, Turan Bayraktar, Ferzan Meriç, Zeki Ömer Defne, Haşim Nezihi Okay, Yahya Benekay, Safiye Ayla, Haydar Gür, Tahir Kutsi Makal, Nuşin Kavukçuoğlu, Mehmet Çınarlı, Tarık Gürcan, Necati Cumalı, Muzaffer Uyguner, Halil Soyuer, İlhan Geçer, Kerim Aydın Erdem, Gültekin Samancı, Feyzi Halıcı ve onlarcası...

Pera Palas toplantılarına Feyzi Halıcı ve Gültekin Samancı önayak olmuşlardı. Ben yardımcılarıydım. Son yıllarında ben yönetimi bana bırakmışlardı. Her ayın ilk pazar günlerini sanatseverler, şiir severler iple çeker olmuşlardı. Pera Palas Oteli’nin ikramı çaylarını içmişler, pastalarını yerken, sohbetin, şiirin, musikinin tatlı ve okşayıcı ortamında saatler bitsin istememişlerdi. 

Evet yaklaşık yirmi yıl Pera Palas Oteli, hiçbir ücret almadan kapılarını açtı Her yıl Feyzi Halıcı ve Ahmet Özdemir ortaklaşa kitapları çıkardı.  Pera Palas Gönül Sohbetleri Güldestelerinde buluşuldu. Bu kitaplar, şimdi bir tatlı anı olarak kitap raflarını süslüyorlar.

Pera Palas ve Hasan Süzer, gönül dostlarına bu imkânı sağlar de şairler altında kalır mı dersiniz? Onlar da gönüllerinden kopanı, çam sakızı çoban armağanı dercesine mısralara döktüler. Nasıl ki Hasan Süzer’in özverisinin maddî değeri ölçülemezse, şairlerin bu davranışının da maddî değeri ölçülemezdi. Türk edebiyat tarihinde adlarından altın harflerle söz edilen onlarca şair, Pera Palas için bir kitap dolusu şiirler yazdılar.

Rahmetli İsmail Bengi, Pera Palas’ı anlatırken demişti ki “Sebepsiz değildir elbet; ‘Gönül Dostları’ koşar / Şair, ressam, bestekâr Pera Palas’ta coşar...”  Karslı Aşık Murat Çobanoğlu, bir toplantıda almış eline sazı şöyle söylemişti: “Sahibi bulunmaz insan, / İsmine dediler Hasan / Çobanoğlu yazdı destan / Çok tatlısın Pera Palas, / Kıymetlisin Pera Palas...”

Aşık Fezaî (Feyzi Halıcı) Pera Palas şiirini şöyle bitirmişti:

“İstanbul’un yaşlanmayan gelini,

Peşinden sürükler bir aşk selini.

Yaşar mutluluğun en güzelini,

Aşktır ifadesi Pera Palas’ın..”

Yine Hisar ekolünün kurucularından olan melankoli şairleri rahmetli İlhan Geçer, bir şiirinde Hasan Süzer ve Pera Palas’tan söz etmişti:

“Hasan Sezer simgeliyor Pera Palas’ı, / Yapıcı bir düşünce ve cömert bir gönülle. / O vefanın, o patronun, o insanların hası, / Dolaşıyor elinde bir demet sarı gülle.”

Rahmetli Tahir Kutsi Makal diyordu ki: “Yüz yıllık çınarın dalı burada, / Çimen-çiçek açmış halı burada,/ Atatürk, Sultanlar, Vali burada, / Gönüller almışız Pera Palas’ta.” Yine rahmetli Ferzan Meriç, duygularını kısa ve öz olarak şöyle dile getirmişti:

“Tarih, kültür ve sanat / Salonlarda el ele. / Gönül dostları ile / Şiirler gelir dile... “

Pera Palas etkinliği yaz aylarında şimdi tarih olan Basın İlan Kurumu Bayramoğlu Tatil Köyü’nde sürüyordu. Her ayın temmuz ayı içinde gönül dostları Bayramoğlu’nda buluşuyordu.

Süreç içinde onlarca etkenlik içinde düzenleyen olarak yer oldım Bunlardan sonuncusu Basın Müzesi “Şiir ve Musiki Günleriydi” Her biri bir anı olarak kaldı.