Su bilimi (Hidroloji); atmosfer ile yer kabuğu üzerinde ve içindeki su hareketleriyle ilgilenir. Geniş olarak su bilimi; suların bulunuşu, hareketi, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceler.
Su biliminin ilgilendiği olayların içinde cereyan ettiği hava küre (atmosfer), canlı küre (biosfer) ve kaya küre (litosfer) olmak üzere üç olan bulunur. Yeraltı suyu kaynaklarının bulunabilmesi için, türlü jeolojik yapıların ve kayaç türlerinin bilinmesi gerekir. Ayrıca, yer altı suyunun kalite ve sürekliliği, jeolojiden fazla hidrolojik özelliklere bağlıdır. Hidrologlar, yer altı suyu haznelerinin jeolojik yapılarıyla ilgilenirken, kaynak su çekimi noktaların durumu ve fizik olarak yeraltı suyu kaynaklarının nasıl oluştukları konusunda, daha ayrıntılı bilgilere sahiptir. Jeologlar, daha ziyade yer altı hazneleri kayaçlarının terkibi, hidrolik mühendisleri ise, suyun çekilmesiyle ilgili problemlerle uğraşırlar. Peki su mühendisi kimdir? Bu sorunun en kısa yanıtı şöyledir: Suyun hareketini sayısal olarak inceleyen üniversite mezunu uzmanlara Su Mühendisi denir. Bu mühendislik dalları, yeraltı suyu konusunda uzman yetiştirirler. Ama ne yazık ki; bunlar arasında bürokrasi, terminoloji, yetki ve diyalog bakımından kopukluklar bulunmaktadır. Bu da işimizi zorlaştırmakta, deneyim ve el yordamı (alaylı) yönetemi ile sorunlara pratik çözümler üretilmektedir.
Su kaynakları arasında ayrıcalığı olan en önemli ve dünya çapından zengin olanı yer altı sularıdır. Bunların her yerde gerekli derinliğe kuyular vasıtası ile inildiğinde bulunması, yüzeysel kirlenmelere karşı korunmalı olmaları, sıcaklıklarının yaz ve kış aylarında fazla değişmemesi, temiz, kireç oranının çok düşük olması ve mineral bakımından zengin olması gibi özellikleri vardır. Yer altı suyunun bir başka özelliği de, bunların değişik jeolojik kayaçlardan geçerken, erittikleri mineraller sayesinde, içimlerinin doğal olarak çok uygun olmasıdır. Ayrıca, yer altı suları buharlaşmadan korundukları için kayıpları da azdır. Bu bakımdan kurak bölgelerde yüzey biriktirme hazneleri yerine, yüzey-altı yani gömülü biriktirme haznelerinin (sarnıç ya da baraj) kullanılması ile yer altı suyu depolarının artırılması yoluna gidilir. Enerji üretmek maksatlı büyük baraj sistemleri ise, nehirlerin ve yerüstü sularının ve doğanın doğal dengesini bozmakta ve yeraltı su kanallarının beslenme damarlarına zarar vermektedir. Zaten, barajların ömrü de en fazla 50 yıl olarak varsayılmakta olup; yeraltı sularının ömrü ise sonsuzdur.
Yeraltı suları üç kaynaktan meydana gelir. Birincisi: Hava kürede yağmur, kar, dolu ve nemlilik olarak bulunan suya ‘meteorik’ su adı verilir. Su çevrimi, bu suları daha sonra atmosferden kaya ve su kürelere taşır. Hava küreden yeryüzüne ulaşan meteorik sular, burada sızarak doğrudan doğruya veya akarsulara karışarak, daha sonraki yer ve zamanlarda, yine gecikmeli olarak sızmak sureti ile yer altı suyunu beslerler. Yeraltı sularının yeryüzüne çıkarmanın en verimli yolu da, hiç kuşkusuz; tarihi yeraltı su kanalları sistemi olan Karızlardır…
Karız nedir?
Batı merkezli kaynakların iddiasında Pers-İran kaynaklı bir sözcük olduğu vurgulanmaktadır. Oysa İran’daki karızların adı Qnat olarak bilinmektedir. Farklı ülkelerde ve coğrafyalarda Karız sözcüğünün adı; keriz, kehriz, kerhiz, ganat, uyun, aflaj, hattarad, tıraz, tünel, galeri, tünel ark vb. Olarak kulanılmaktadır. Bu sözcüğün kaynağı Uygur Türkçesinden gelmektedir. Karız, öz Türkçe bir sözlüktür. Kar izi ya da yeraltı su yolu demektir. Kar izinin kısaltılmış söylemidir. Anadolu’nun bazı bölgelerinde keriz olarak kullanılmaktadır. Aslında argoda kullanılan “keriz” sözcüğü ile keriz suyu örtüşmektedir. Çünkü keriz; karşılıksız bir şey vermek, hibe etmek ya da sebil eylemekle eş anlamlıdır. Pek çok yerde sebil çeşmelerden bedelsiz su ve hayrat ahilik yiyecekleri sunulmaktadır. Keriz (kehriz-karız) suları da bedelsiz ve hayrat olarak sunulmaktadır. Elbette, binlerce yıl önce kolektif bir kamu iradesi ve imece usulu ile yapılan karız su kanallarının tarım ve yaşam alanlarında kullanımı için bir disiplin kuralı ve kullanım nizamnamesi bulunmaktadır. Bu kurallara herkes uymak zorunda ve her yaşta, her konumda ve her zamanda; Su Kültürü alışkanlığı kazanılmıştır. Suyla gelen bu medeniyet, insan yaşamında; tüm farlılıklarına karşın, paylaşarak ve dayanışarak, birlikte barış ve huzur yaşama kültürünü özümsemenin mutluluğunu ve getirisini yaşamaktadırlar… Zamanımızdan 13 bin yıl eskilerden bu yana, yaşam kaynağımız suyun önemini, su kullanım bilinci ile suyun stratejik özelliğini özümseyerek; “Su gibi aziz olmak” bu olmalı…
Devamı haftaya…