Dostlardan hatırlayanlar olacaktır. Aşk ya da sevgi, sevgili konulu söyleşilerimde Eşrefoğlu Rumi’den bir alıntı yapmadan geçmem:
“Cihanı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk
Elinde sükkeri ayruğa sunup
Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk
Bela yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı aşk
Bu alem sanki oddan bir denizdir
Ana kendini atmaktır adı aşk
Var eşrefoğlu Rumi bil hakikat
Vücudu fani etmektir adı aşk
Eşrefoğlu Rumi gibi aşkı tanımlayan bir bayan şairimiz daha var. Onun aşk ile âşık ilişkisini anlatan bir gazelinden birkaç beyit sunduktan sonra kim olduğunu açıklayayım:
“Aşkta kanun imiş âşıklara cevr eylemek
Âşık oldur kim cefâ-yı yâre sabretmek gerek
Aşk nâz ü şîve evvel gösterir âşıklara
Âşık ol demde ona cânı fedâ etmek gerek
Âşıkın ancak murâdı dostunun maksûdudur
Çekse de bin derd ü mihnet hep sebât etmek gerek….”
Hababam sınıfının en az bir bölümünü seyretmeyeniniz var mıdır? Elbette yok. Pek çoğunuz bu dizi veya filmlerin Koşuyolu’nda Adile Sultan Kasrı’nda çekildiğini bilir. Adile Sultan Kasrı Öğretmenevinin bahçesinde, Valide Sultan Koruluğunun çam kokulu serin havasını teneffüs edenleriniz vardır. Belki Valide Bağ hastanesinde sağlık arayanınız, Öğretmen Huzur evini ziyaret edeniniz oldu. Gençlik yıllarımızda bu kuruluşlarının hemen hepsinde türlü etkinliklerin içerisinde bulunmak sevincini yaşamıştım. İstanbul’da yaşayanlar Adile Sultan adıyla anılan pek çok mekâna rastlamıştır.
Yazıma başladığım gazel beyitlerinin sahibi olan Adile Sultan’ı niçin yazı konusu ettim. Bazı belgelere göre (1 Haziran 1826) doğumun 197. yıldönümüydü. Osmanlı saltanat ailesi içinde tek divan sahibi hanım şairimizdi. Sultan II. Mahmut ile II. Kadın Efendi Zernigâr Hanım’ın kızıydı. Annesi, onun doğumdan kısa bir süre sonra ölünce, II. Mahmut, Adlî olan mahlasını anımsatması için kızına Âdile adını vermişti. Adile Sultan on üç yaşında iken babası da öldü. Öğrenimi ve yetiştirilmesi işini ağabeyi Sultan Abdülmecit üzerine aldı. Adile, iyi bir öğrenim gördü. Arapça, Farsça, edebiyat, tasavvuf, müzik ve hat öğrendi.
Sadrazam Mehmet Ali Paşa ile evlenmesi uygun görülerek 28 Nisan 1845’de nikâhları kıyıldı. On dokuz yaşındaydı. Ertesi yıl muhteşem bir düğünle evlenmişlerdi. Kocasına aşıktı. Şimdi Fındıklı’da Mimar Sinan Üniversitesi’nin bulunduğu yerdeki Neşetâbâd Sarayı Âdile Sultan’a tahsis edildi. Zaman zaman Kuruçeşme’de Esma Sultan’dan kalan yalıda, Kâğıthane, Çırağan, Validebağı ve Kandilli’deki saraylarda oturdu.
Kızı Hayriye Sultan’ı 1865’de İşkodralı Mustafa Şerifî Paşazâde Rızâ Bey’le evlendirdi. 1869’da Adile Sultan’ın Mehmet Ali Paşa’nın ilk evliliğinden olan üvey oğlu Müşîr Mahmut Ethem Paşa, Türk müziği repertuvarını toplayan ünlü bir müzisyendi. Adile Sultan’ın yeğeni Rehâ Sultan ile evlenmişti.
Aile bağları kuvvetli, dindar ve alçakgönüllü bir Osmanlı kadını olan Adile Sultan, yaşadığı sürece beş padişah gördü. Adile Sultan'ın en önemli özelliklerinden biri Osmanlı Hanedanından Divan tertip etmiş olan tek kadın şair olmasıydı.
Adile Sultan üç çocuğunu arka arkaya kaybetmenin yanı sıra babası II. Mamut’u, kardeşi Abdülaziz ve kocası Mehmet Ali Paşa'yı da birbiri ardına ebedi aleme yolcu etmişti. Tüberküloz hastalığına yakalan kızı Hayriye Sultan'ın hastalığı Validebağ Sanatoryumunun yaptırılmasına vesile olmuştu. Kısa bir süre sonra kızı Hayriye Sultan'ı da kaybeden Adile Sultan kendisini insanlığa hizmete, hayır işlerine ve ibadete vermişti. O bir sultandı ama aynı zamanda gam kervanının yolcusuydu. Nasıl mı yarınki yazımda söz edeyim