Şarkışla’nın köylerinde asker delikanlının evinde önce özene bezene çantası hazırlanır. Çantalar bez bir torbadan ibarettir. Dar, sivri ve uzunca olan bu torbanın içine cep gibi gözler yapılır. Büyüklerine iç çamaşırları, havlular, yün kazaklar konulur. Daha küçüklere tıraş takımları, sabun, iplik ve iğne yerleştirilir.

Eğer nişanlı ise, kız evinden gelecek küçük aynaya, tarağa ve yüzüğe ayrı bir yer açılır. Çünkü bunlar, emanetin en değerlisidir. Çorapların yeri orta gözlerdir. Bunlar örülürken ayrı bir özen gösterilir. Tabanları düz dokunur. Boğazlan nakışlı olur. Desenleri rengârenktir. Kılıç, kalkan ve diğer silah motifleri ile bezenir.

Nişanlı kızlar, asker sevgililerine ördükleri çoraplarda aşkı ve tutkuyu zarif bir ustalıkla iç içe işlerler. Mendillerin kenarı işlemelidir. Bu işlemelerde özlemler dizi dizi gözyaşları boncuk boncuk sıralanır. Sevgiliden gelen bir şişecik esans tamamlar asker çantasını.

Yurdumuzun hemen her yerinde asker etmek, asker uğurlama gelenekleri birbirine benzer.

Yozgat yörelerinde de çağrı pusulasını alan gençler kısa zamanda çevrede duyulur. Askere uğurlanacak güne kadar komşu ve akrabalarınca toplu olarak davete alınırlar. Bol çeşitli sofralarda asker adayları elden geldiği kadar güzel bir şekilde ağırlanmaya çalışılır.

Davetler dışında geçen zamanlarda da çeşitli eğlenceler düzenlenir. Bu eğlenceler bir düğün gibidir. Bazı yerlerde buna asker düğünü de denilir.

Yurdumuzun hemen her yerinde davul zuma olmadan, gümbür gümbür Köroğlu koçaklamaları çalmadan asker uğurlaması olmaz.

Ayrılık günü, davul zuma köy meydanında erkenden çalmaya başlar. Zurnadan hasret ve gurbet havaları akarken, yolcular, köy içinde el öpmeğe, vedalaşmaya çıkarlar. Köy meydanı insanla tıklım tıklım doludur. Analar mutludur.

Oğlu yetişip de askere giden bir kadın gerçekten ana olmuştur şimdi. Ona sarılıp öperken hayır duasını ve son öğüdünü unutmaz:

"Haydi oğlum. Güle güle git. Gözün arkanda kalmam. Ak sütüm helal sana .. "

Kalabalık köyden çıkarken kova kova sular dökülür arkalarından. Damların üstünden ıslak mendiller sallanır. Arkasından özlem dolu türküler yakılmaya başlanılır:

Asker bayrağını kuma dikmişler

Küçücük yârimi asker etmişler

Almışlar gitmişler bilmem n’etmişler

Güle güle hasret benden yar sana

Kapıda bağlıdır kınalı koçum

İzine gelirsen yar senin için

Sinemde saklıdır verdiğin saçın

Güle güle hasret benden yar sana

Bizim bayrağımız kanlı yazılı

Üzerinde ay yıldızı dizili

Askere gidenler körpe kuzulu

Güle güle hasret benden yar sana

Diktir bayrağını şanlı burçlara

Fırsat verme ah o zalim düşmana

Bu hasretlik şerefli bir taç bana

Güle güle hasret benden yar sana…

Uğurlayanlar köyün dönemecine doğru ilerlerken, damların üzeri daha da kalabalıklaşır. Nişanlılar kızlar, genç gelinler de çıkarlar. Yolun uygun bir yerinde kurban kesilir. Arkasından köyün imamı dua eder. Yanaklar öpülüp koklanır ve salavat getirilip yola vurulur.

Asker adayını coşkun bir şekilde uğurlayan arkadaşları hep birlikte tekrar onun evine gelirler. Ailesine, oğullarını kutsal bir görevi yerine getirmesi için uğurladıklarını, eğer bir istekleri olursa, kendilerinin her an yapmaya hazır bulunduklarını söyleyerek evden ayrılırlar.

Ertesi gün de komşu büyükleri ile yakın akrabalar askerin evine gelerek "Güle güle gitsin. Allah kısa günde kavuştursun" dileğinde bulunurlar.