Almanya ve Hollanda ile olan gerginliğin, bütün Avrupa'yı kapsaması ve Türkiye karşıtı hareket ve söylemler, AB ülkeleri ile yeni bir dönemin başlayacağının da habercisidir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptığı açıklamada "Bu böyle gitmez. 16 Nisan bittikten sonra masaya oturacağız konuşacağız. AB üyelik süreciymiş, geri kabul anlaşmasıymış bitti o işler" diyerek Avrupa ile yeni bir dönemin başlayacağının da mesajını vermiş bulunuyor.

Erdoğan açıklamalarında bu kadarla da kalmadı. "Yıllarca bize AB kriterleri diyerek, dayattıkları ne varsa şimdi hepsini kendileri ayakları altına alıyor. Şu 16 Nisan bir bitsin. 16 Nisan bittikten sonra masaya oturacağız, konuşacağız. Bu devran böyle yürümez. Gereği neyse Türkiye olarak da biz bunu yaparız. Hollanda'da yerlerde sürüklenen benim Hüseyin Kurt kardeşimin hesabını soracağız. Yerlerde sürüklenenler aynı zamanda AB kriterleridir. Bunun hesabını da onların vermesi lazım" diyerek bundan sonra olabilecekleri de özetlemeye çalıştı.

Dikkat edilecek olursa bugüne kadar AB üyeliği için önümüze konulan kriterleri yerine getirdik. Karşılıklı yapılan görüşme ve anlaşmalarla da Türkiye Avrupa ülkelerine verdiği sözleri yerine getirdi.

AB ile en büyük gerginlik, bazı ülkelerin terör örgütü PKK'ya destek vermeyi sürdürmeleri olmuştur. Ardından referandum için Almanya ve Hollanda'nın kapılarını siyasilere kapatması bardağı taşıran damla olmuştur.

Türkiye haklı olarak "AB, bize bugüne kadar verdiği sözleri tutmadı" diyor.

Suriye'den ülkemize gelen 3 milyon sığınmacının Türkiye'de kalması için yapılan görüşmelerde buna karşılık 3 milyar Euro destek sözü, ardından Türk vatandaşlara vizesiz Avrupa kapılarının açılması bugüne kadar hayata geçirilmedi.

Özetle AB, verdiği bu sözlerin arkasında durmadı.

Şimdi yaşanan gerginliklerde Türkiye'nin "Biz de sığınmacı konusunda kapıları ardına kadar açarız. Siz verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız" demesi AB ülkeleri arasında bir panik havası yaratmış bulunuyor.

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ard arda yaptıkları açıklamalarda bu konudaki kararlılığı dile getirdiler.

Şimdi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni açıklamaları, 16 Nisan referandum sonrası AB ile yeniden masaya oturulacağını ve yeni bir döneme kapı açılacağı anlaşılıyor. Bu masada hiç kuşkusuz sürekli dillendirilen sığınmacı konusu da olacaktır.

Sığınmacılar konusunda çoklarının görüşünü yansıtalım:

"Ankara'nın Avrupa'ya karşı "mülteci kozu"nu oynama olanağına sahip olduğu düşünülebilir. Ancak yurtlarından kopan ve Türkiye'nin seve seve kucak açtığı bu zavallı insanların başkalarına karşı bir baskı aracı olarak kullanılması hiç doğru değil. Sığınmacıları silah olarak kullanmak son derece yanlış olur. Avrupalılara ders vermek veya onları cezalandırmak için, Türkiye'nin bu mültecilere Avrupa'ya çıkış kapısını gösterip onları tehlikeye atması, şimdiye kadar bu konuda izlediği insancıl politikaya tamamen ters düşer.Eğer AB ülkeleri ile yeni bir dönem başlatılacaksa bunun iletişim ve karşılıklı diplomasi yolları ile yapılması daha doğru olacaktır. "

Aslına bakılacak olursa Türkiye'nin hemen her bölgesine yayılmış olan Suriyeli sığınmacılardan son derece şikâyetçi olanların var olduğunu görmemiz gerekiyor. Sığınmacılar nedeni ile huzuru bozulan, işlerinden olan ve yerleşim yerlerini değiştirenlerin sayısında da artışlar var.

Türkiye'nin sığınmacılar konusundaki tutumu nedeni ile sıkıntı yaşayan Avrupa ülkeleri de şimdi Türkiye'nin kapıları açabileceği ihtimalini değerlendirmeye başladılar. Bu nedenle Yunanistan'a para akıtıyorlar. Yunanistan ekonomisini ayağa kaldırmak için önlem alıyorlar.

Bu neden yapılıyor?

Eğer Türkiye kapılar açar, sığınmacılar Avrupa kapılarına dayanmaya kalkarsa Yunanistan bunu önleyecek. Daha önce Türkiye'nin üstlendiği görev şimdi Yunanistan'a verilmeye çalışılıyor. Önlem böyle alınacak. Bunun da çalışmaları tam gaz devam ediyor.

AB ülkelerinden gelen haberlerde de olumlu görüşlere rastlamıyoruz. Türkiye düşmanlığı sürüyor. İnatlaşma ve Türkiye karşıtı söylemlerde de bir değişiklik yok.

Görebildiğimiz kadarı ile Avrupa, Türkiye'ye taviz vermeyecek. Bu tutum ve davranış, iplerin tamamen kopmasına yol açar mı? Ya da Türkiye ile AB arasında yeni bir dönem mi başlar şu anda bunun için bir şey söylemek mümkün değil.