Dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günüydü…

Haberlerde, sosyal medyada kadınlarla ilgili öyle güzel sözler söylendi, öyle şeyler anlatıldı ki, kadınlar cennetindeymişiz de haberimiz yokmuş diye düşünmeye başladım!

Hatta bana bile sabah sabah Kadınlar Gününü kutlayan mesaj geldi.

Siyasilerimiz, o kadar kadınlara değer veriyor ki, Kadınlar Gününde bile kadın erkek ayrımı yapma zahmetine katlanmadan herkese toptan mesaj atıyor!

Kafa yapısı bu, maalesef değişmiyor…

Her şeyde olduğu gibi Kadınlar Gününe de siyasi ve ticari çıkar açısından bakıyoruz.

Bir de sosyal medyada kendimizi gösterme hastalığımız var, hepsi o kadar…

Gerisi ne yazık ki aynı kafa!

Toplumun bir kesimi çok acıdır ki, kadınları bel altı görme hastalığından kurtulamadı.

Daha birkaç gün önce milli gururumuz Tuğba Danışmaz, kadınlar üç adım atlamada Avrupa Şampiyonu oldu ve altın madalya kazandı.

Şampiyonluğu hazmedemeyen bir kafa, Tuğba Danışmaz’ın fotoğrafının belden aşağı kısmını sansürleyerek, üç cümleyi bile yazamayacak kadar Türkçe’den ve imla kurallarından habersiz, “İster yobaz deyin ister gerici deyin ister dinci deyin Ben bu şekilde kazanılan şampiyonluğuda kabul etmiyorum. Şimdi çağdaşlar diyecek tesettürlemi katılsın Yav kardeşim herşeyin bir adabı var kilotla böyle olmaz” diye yazdı.

Bu kafa yapısını ciddiye alıp konuşmak bile doğru değil. Ama ne yazık ki, bu kafa yapısını ciddiye alan ve buna destek veren çok büyük bir kesim var.

Kıyafeti bahane ediyorlar; tek dertleri kadınların başarılı olmasını hazmedememeleridir.

Kadınlar başarılı olursa ve her alanda öne çıkarsa mal gibi gördükleri kadınları yönetememekten, istediklerini yaptıramamaktan korkuyorlar.

Özellikle başarılı kadınların gücünden korkuyorlar.

Karanlık kafaya göre kadınlar, otur deyince oturacak, kalk deyince kalkacak, kendilerinin kölesi gibi davranacak. Kendilerine itiraz etmeyecek, karşı çıkmayacak!

Açıkça bunu dillendirme cesaretleri olmadığı için de kadının saçının görülmesini, kıyafetini, okumasını, çalışmasını eleştiriyorlar.

Sıra geldiğinde kadınları kapı kapı dolaştırıp oy istetiyorlar.

Kadınları kendi cemaatlerinde, derneklerinde, vakıflarında bedavaya çalıştırıp ayak işleri yaptırabiliyorlar.

Kadınların okuması, iş hayatına atılması, hele hele başarılı olmasına gelince, belden aşağı vurmaya başlıyorlar…

Kadının gücünden korkuyorlar…

Bu karanlık kafa yapısını yine kadınlar yıkacak.

*****

En zor soru!

İş başvurusu esnasında firma yöneticisi, işe başvuranlara bir soru sormuş, soruya en uygun cevabı veren kişiyi işe alacakmış. Bu sorunun doğru veya yanlış cevabı yok, sadece soruya nasıl cevap verildiği önemli…

Durum şöyle özetlenmiş.

Karanlık yağmurlu, fırtınalı bir gece ve siz sabaha karşı yalnız ve ıssız bir yolda araba kullanıyorsunuz. Arabanız spor araba ve iki kişilik. Biraz ilerideki otobüs durağında 3 kişi bekliyor.

Birinci kişi bir doktor, sizi daha önce geçirdiğiniz kalp krizinden kurtarmış.

İkinci kişi, çok yaşlı ve hasta, fırtınalı havada neredeyse soğuktan ölmek üzere olan birisi.

Üçüncü kişi, hayatınızın aşkı, her zaman için tanışmaya can attığınız birisi.

Hava gittikçe kötüleşiyor ve arabanızda sadece bir kişiye yer var.

Soru şu; böyle bir durumda ne yapardınız?

İşe başvuranlar genelde şöyle cevaplamış…

A. Hasta yaşlı adamı alır, en yakın hastaneye götürürdüm.

B. Doktora hayatımı borçluyum onu alırdım.

C. Hayatımın devamında mutlu olmak için, her zaman tanışmak istediğim hayatımın aşkını alırdım.

Bu görüşmede cevapların yüzde 90’ı manen düşünüp, yaşlı hasta adamı alırdım olmuş, ama sadece bir kişinin cevabını daha çok beğenmişler ve işe almışlar.

O kişi de şöyle cevaplamış:

Arabadan iner, arabamın anahtarını doktora veririm, doktor yaşlı kişiye yardım edip onu hastaneye götürebilir. Ben de hayatımın aşkıyla otobüs durağında baş başa onu tanıma fırsatı elde edebilirim.

(Alıntıdır)

*****

TEBESSÜM

Zekâ

Küçük Temel, derslerine çok iyi çalışıyordu, daima sınıfın birincisiydi. Babası da bu işe çok seviniyordu. Karne günü Temel’in başarılarını gören baba övünmeye başlamış:

- Besbelli bu çocuk zekâsını benden almış,

Temel’in annesi anında cevabını vermiş:

- Ona şüphe yok. Zira benim zekâm yerinde duruyor.

 *****

GÜNÜN SÖZÜ

Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, kadının hayat şartlarına bakın.

Stuart Mill