Enflasyon, deflasyon, stagflasyon; bu terimler belli başlı ekonomik durumları tanımlar. Enflasyon fiyatların çeşitli nedenlerle sürekli yükselme durumudur. Paranın alım gücü düşer fiyatlar sürekli artar. Genellikle de enflasyonun en önemli nedeni güven eksikliğidir. İnsanlar ellerindeki paraya güvenmezlerse kendilerini korumak adına ihtiyaçlarından fazla mal alırlar.

Deflasyon durumu ise paranın değer kazanması ve talebin sürekli düşmesidir. Talebin düşmesi fiyatları da dibe çeker. Enflasyondan daha tehlikeli bir durumdur. Mal ve hizmetlere olan talep sürekli düşerse iflaslar ve işten çıkarmalar başlar. Bu durum da daha çok talep kaybına neden olur.

Stagflasyon;  stagnasyon (durgunluk) ile “şişkinlik” anlamına gelen “inflation” durumunun aynı anda yaşanmasıdır ve hem enflasyondan hem de deflasyondan daha tehlikeli bir durumdur. Durgunluk devam ederken fiyatların sürekli artmasıdır. Mal ve hizmetler satılmaz ama fiyatlar sürekli artar.

İktisat/Ekonomi bilimi bütün bu durumların ortadan kaldırılması için çok basit ve net çözüm yöntemleri geliştirmiştir. İçine düştüğümüz buhrandan kurtulmanın tek yolu iktisat biliminin önerdiği çözümleri uygulamaktır.

Çok sıkıntılı bir döneme giriyoruz. Çiftçiler ürünlerini satamadı. Domates, karpuz, kavun tamamen tarlalarda kaldı. Hasat yapılamıyor. Ürünler işçilik maliyetlerini bile karşılamıyor. Bu durum birçok çiftçinin iflas etmesi demek. Bu insanlar iflas ederse bir sonraki sene çok daha büyük tarım alanları ekilemeyip boş kalacak. Kıtlık nasıl gelecek sanıyorsunuz?

İflaslar sosyal çöküşü de beraberinde getirecek.

Dünya üzerindeki abartılmış, asla gerçek değerinde olmayan paraların karşılıksız basılması büyük bir balonu sürekli şişirdi. Bir noktada o balon patlamak zorunda ve o noktaya geldik.

Birinci ve ikinci Dünya savaşlarının büyük buhranlardan sonra çıktığını anımsayın. Yazılmayan bir kuraldır bu. Sıfırlamadır.

Japonya uzun bir süreden sonra faiz artırınca ekonomik alanda diğer ülkelerde de büyük kayıplar yaşandı. Yıl bitmeden Amerika’da da büyük bir sıfırlamadan söz ediliyor ve bu durumun Dünya üzerinde yaratacağı kasırgadan hiçbir ülke kaçamayacak.

Felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama gelecek günlerimizde bizleri büyük bir mücadele bekliyor. Sıkıntılı bir süreçten geçerken Ortadoğu’da çıkan savaş Uzakdoğu’ya yapılan yaş meyve ve sebze ihracatını önemli ölçüde azalttı. Pazardaki daralma, ücretlerin düşüklüğü, artırılan vergiler insanları nefes alamaz hale getirdi.

Tarımda yaşanan büyük sıkıntı kısa bir süre içinde etkisini göstermeye başlayacak. Çiftçilerin büyük çoğunluğu harman vadeli yapıyor alışlarını. Ürününü satıp borçlarını kapatıyor. Tarlada kalan ürünler, girdi maliyetlerinin yüksekliği, artan borçlar bir sonraki senenin umutlarını çoktan kırdı.

İktisat fakültesinde ilk öğretilen kuramlardan biri King Kanunudur. İçinde olduğunuz yılda eğer domates çok para yaparsa insanların çoğunluğu sonraki sene domates eker ama arz fazlasından dolayı fiyatlar önemli ölçüde düşer ve insanlar zarar eder. Bir sonraki sezonda insanlar zarar etmekten korktuklarından domates ekmezler ve arz eksikliği nedeniyle domates fiyatları tavan yapar.

Seneye çiftçilerin bir kısmı olanaksızlıktan ekim yapamayacak. Ekim yapma olanağı olanlarda zarar etmekten korktukları için ekim yapmayacak. Kısacası bu kısır döngüye hapsolacağız.

Önümüz kış. Belki de bu kış hayatımızdaki en zor kış olacak.

Belki de kendimize gelmemiz için bir kıtlık yaşamamız gerekecek. Umarım olmaz. Umarım etrafımızı saran ateş çemberi, savaşlar, yokluk biter ve yeniden nefes almaya başlarız.