Geçmiş yıllarda, geri kafalı sandıklarıma pek sempati duymazdım. Kendimi ilerici sayanlardandım. Şimdi torunumun içinde bulunduğu gençlerle karşılaşıp birkaç dakika konuşabildiğim zaman, onların şakalarının içinde, inceden inceye “ti!” olduğunu hissediyorum ama, eski kafalı olduğum vurgularını anlamazdan geliyorum.
Ne zaman bahar ve aşkla ilgili bir program yapsam veya yazsam, olmazsa olmazım şiirlerden biri Orhan Veli’nin “Benim de mi düşüncelerim olacaktı / Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım / Sessiz sedasız mı olacaktım böyle, / Çok sevdiğim salatayı bile / Aramaz mı olacaktım?” dizeleri ile başlayan şiiri olurdu. Bilirdim ki, dünyanın en güzel duygusuydu bahar günlerinde filizlenen aşk. Acısı bile lezzetliydi. Öyle sevdalar vardır ki, bittiğini sanırsınız. Bahar günlerinde yeniden kendini anımsatır, tomur tomur kendini anımsatır. Onun için Sabahattin Kudret Aksal’ı da program içine alırdım. Parça bölük değil, izin veriniz şiirin bütününü buraya kopyalayayım:
“Aşka benzer bir duygu uyanmaya görsün içimde,
Dağılır gider kaygılarımın bulutu,
Gözümde arınır, tazelenir mavi,
Kulaklarımda eski yolculuklardan bir uğultu,
Dönüverir şöyle bir dünya, kayar yerinden ağaç.
Sudaki çağrı ne, havada bu ne koku böyle?
Görünce alışkanlıkların tükendiğini, dostlukların da,
Çıkıverdiğini çevremin ortaya bir başka kılıkla,
Bir karıncalanmadır duyarım ayaklarımda,
Elden geçirilmiş direkleri, yelkeni yeni,
Yosunu alınmış tekneler de böyle olur olursa.
Çaresiz, artık kimse tutamaz beni,
Evimmiş, işimmiş, kentimmiş anlamam,
Eşyasını dağıtıp yola düşen kişi örneği,
Basar giderim bir bilinmedik yere doğru.
Budur derim ne de olsa bu işin gereği,
Bundan sonra bana artık yol görünsün,
İster bir yeşil ağaçlık arasında
Bir toprak, ister susuzluktan çatlamış, kıraç.
Yüreği ışımışsa bir kez, ne der görüntü adama?
Yoldayım ya, gene de gelmez aklıma
Bu deli tutku düşüme tez ulaşmak için mi?
Belki de ereğim başka, bir güzel kaçmak
Neyin nesi bu olan biten bilmem ki,
Gözümde arınır, tazelenir mavi,
Kulaklarımda eski yolculuklardan bir uğultu,
Aşka benzer bir duygu uyanmaya görsün içimde,
Dağılır gider tüm törelerin bulutu...
Sabahattin Kudret Aksal, 25 Mart 1920'de İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. İstanbul'da İstiklal, Işık ve Boğaziçi liselerinde felsefe öğretmenliği yaptı. Çalışma Bakanlığı'nda ve İstanbul Belediyesi'nde müfettişlik, Belediye Konservatuarı ve Şehir Tiyatroları'nda müdürlük yaptı. Belediye Konservatuarı estetik ve psikoloji öğretmenliğinden emekli oldu. Yayımlanan ilk şiiri “Varlık” dergisinin 1 Ağustos 1938 sayısında yayımlanan “Biri Var ki” adlı şiiriydi. İlk öyküsü ise, “Yeni İnsanlık” adlı derginin Mayıs 1940 sayısında çıkan “Sıkıntı”ydı. İlk oyunu “Evin Üstündeki Bulut” Şubat 1948’de oynandı. İlk yazıları “Bitaraf Münekkit” ve “İki Mizah” 1939’da İnsan dergisinde çıktı. Çoğunlukla ölçülü-uyaklı ama alışılmış kalıpların dışında şiirler yazdı.
Adam oturmuş denize karşı
Elinde oltası yıldız tutar
Çeker çıkarır bir bir geceden
Çeker çıkarır tadına bakar
Ardında ışık içinde çarşı.
Bir kız geçer arkadaki yoldan
Bir eda bir çalım akça pakça
Ağzı yüzü bir delice türkü
Vurur kokusu uzaklaştıkça
Öyle bir düş ki beter gerçekten.
Dalmış gitmiş işine beriki
Vız gelir çarşı türkü vız gelir
Çocuksu bir bakış gözlerinde
Bir başına rıhtımda oturur
Ne geçer içinden bilinmez ki..
Öykü ve oyunlarında küçük insanları, aile içi çatışmaları konu edindi; psikolojik öğeleri ve biçim arayışlarını öne çıkardı. Yazılarında ise dil, şiir, edebiyat, tiyatro ve sinema gibi kültür ve sanat konularını işlemişti.