1 Mayıs geride kaldı. Kaç işçi, 1 Mayıs’ı bayram olarak kutladı, kutlayabildi meçhul…

Türkiye’de her şey pahalı, bir tek emek, alın teri ve işgücü ucuz.

Düşünün asgari ücret 17 bin 2 lira…

Türk-İş‘in Nisan 2024 için açıkladığı açlık sınırı ne kadar derseniz; 17 bin 725 lira. 4 kişilik bir ailenin sadece beslenmesi için harcayacağı para asgari ücretten bile 723 lira fazla...

Yoksulluk sınırı ise 57 bin 736 lira… Memur maaşının bile 2 katı… Karı koca memur olanlar ancak yoksulluk sınırını geçebiliyor.

Resmi çalışanların yine de en azından sigortası oluyor, açlık sınırı kadar olmazsa bile maaş alabiliyor.

Ya arka sokaktakiler…

Kayıt dışı çalışmak zorunda kalanlar, daha doğru ifade ile emeğin, işgücünün tamamen sömürüldüğü arka sokaklarda olanlar…

Arka sokaklar derken televizyonda yayınlanan dizi olarak düşünmeyin, hepimizin gözü önünde olan ama kimsenin umursamadığı emek ve işgücü sömürüsünden bahsediyorum.

Bir öğretmen sosyal medyada ağlayarak anlatmıştı; özel bir anaokulunda haftanın 7 günü çalışmanın karşılığında 6 bin 500 lira maaş teklif edilmiş…

Asgari ücretin neredeyse üçte biri…

Bazı marketlerde, küçük işyerlerinde, lokantalarda, kafelerde günde 10-12 saat, aylık 6-7 bin lira ücretle çalıştırılanlar var.

Lokantada gün boyu bulaşık yıkıyorsunuz, 300-400 lira yevmiye veriliyor, hafta sonu izin kullanırsanız o da yok. Sigorta, sosyal haklar zaten hiç yok…

Sorsanız eleman bulamıyoruz diye bangır bangır bağırıyorlar. Köle arıyoruz, köle bulamıyoruz diyemediklerinden eleman diye süslüyorlar.

Türkiye’nin en temel sorunlarından biri, asgari ücretin de çok altında kayıt dışı eleman çalıştırılmasıdır…

Özel sektörün işgücünü ve emeği sömürmesidir…

Sadece özel sektör değil, ne yazık ki kamuda da emek sömürülüyor.

Devletin okullarında ücretli öğretmen çalıştırılıyor; ek ders ücreti karşılığında…

Ücretli öğretmen, sınıf öğretmeni olarak çalışıyor, tam gün derse giriyor… En fazla 8-9 bin lira maaş alabiliyor. Asgari ücretin yarısı bile değil.

Tam gün derse giremeyenler, yani ders saati daha az olanlar 8 bin lira bile alamıyor, girdiği derse göre 5-6 bin liraya mahkûm ediliyor.

Resmi tatillerde, ara tatillerde derse girmedikleri için hiç ücret ödenmiyor.

1 Mayıs resmi tatil, ücretli öğretmenler günü para kazanamadan geçirdi…

Kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapıyor ama onların dörtte biri kadar maaş alabiliyor.

Hangi işçinin, emekçinin bayramını kutluyoruz!

Ücretli öğretmenlerin mi, yoksa 10-12 saat bulaşık yıkayıp da 300-400 lira yevmiye alabilen garibanların mı?

Bir diğer garabet…

1 Mayıs’ta özellikle İstanbul’da, vapurlar çalıştırılmadı, metro ve metrobüs çalışmadı veya çoğu duraklarda durmadı, yolcu almadı. Otobüsler birçok yere girmedi, giremedi…

Vatandaşlar için de çoğu meydan, cadde ve sokak kapatıldı. Kısacası İstanbul ablukaya alındı, bir nevi sıkıyönetim uygulandı.

Üç beş kişi slogan atmasın, pankart açmasın diye bu kadar işi abartmaya gerek var mıydı?

Bari sokağa çıkma yasağı ilan etseydiniz de tam bayram olsaydı!

***

İş başvurusu

İş başvurusu esnasında firma yöneticisi, işe başvuranlara bir soru sormuş, soruya en uygun cevabı veren kişiyi işe alacakmış. Bu sorunun doğru veya yanlış cevabı yok, sadece soruya nasıl cevap verildiği önemli. Soru şu:

Karanlık yağmurlu, fırtınalı bir gece; siz sabaha karşı yalnız ve ıssız bir yolda araba kullanıyorsunuz. Arabanız spor araba ve iki kişilik. Biraz ilerdeki otobüs durağında 3 kişi bekliyor.

Birinci kişi bir doktor, sizi daha önce geçirdiğiniz kalp krizinden kurtarmış.

İkinci kişi, fırtınalı havada neredeyse soğuktan ölmek üzere olan çok yaşlı ve hasta birisi.

Üçüncü kişi, hayatınızın aşkı, her zaman için tanışmaya can attığınız birisi.

Hava gittikçe kötüleşiyor ve arabanızda sadece bir kişiye yer var. Böyle bir durumda ne yapardınız?

İşe başvuranların cevapları çoğunlukla şöyle olmuş…

Hasta yaşlı adamı alır, en yakın hastaneye götürürdüm.

Doktora hayatımı borçluyum onu alırdım.

Hayatımın devamında mutlu olmak için, her zaman tanışmak istediğim hayatımın aşkını alırdım.

Bu görüşmede cevapların yüzde 90’ı manen düşünüp, yaşlı hasta adamı alırdım olmuş ama sadece bir kişinin cevabını daha çok beğenmişler ve işe almışlar.

O kişi de şöyle cevaplamış:

Arabadan iner, arabamın anahtarını doktora veririm, doktor yaşlı kişiye yardım edip onu hastaneye götürebilir. Ben de hayatımın aşkıyla otobüs durağında baş başa onu tanıma fırsatı elde edebilirim.

(Alıntıdır)

***

TEBESSÜM

Toplu sözleşme

Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış işçilere heyecanlı bir konuşma yapmaktadır:

- Arkadaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!

Kalabalık, “Yaşasın!” diye bağırır.

- Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektir!

- Yaşaaaaaa!

- Çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağız!

- Helaaallll!

- Maaşlarımız yüzde 150 artacaktır!

- Vaaaaaauuuuuvvvv!

- Yalnızca çarşamba günleri çalışacağız!

Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur, derken arkalardan bir ses duyulur:

- Her çarşamba mı?

 ***

 GÜNÜN SÖZÜ

 Ya bir yol açın, ya bir yol bulun ya da yoldan çekilin.

Konfüçyüs