Her sıkıştıklarında Anayasayı değiştirmekten bahsediyorlar. Darbe Anayasasından kurtulalım diye halkın gözüne hoş göstermeye çalışıyorlar.
1982 yılında yürürlüğe giren 177 maddelik Anayasa tam 23 kez değiştirildi, 96 maddesinde değişiklik yapıldı.
Sadece bu iktidar döneminde 12 kez Anayasa değiştirildi.
1982’den sonra Anayasa ile ilgili 6 Eylül 1987, 25 Eylül 1988, 21 Ekim 2007, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017 tarihlerinde olmak üzere beş kez referanduma gidildi.
Değiştirelim dedikleri darbe Anayasası işte bu!
Tabii ki ihtiyaç olursa değişiklik yapılabilir, günün şartlarına göre yeni maddeler eklenebilir, mevcut maddeler üzerinde de değişikliğe gidilebilir.
Ancak önce hangi konuda ihtiyaç olduğu tespit edilmeli…
Darbe Anayasasını değiştirelim demek sokak sloganıdır.
Anayasanın hangi maddesi veya maddeleri günün ihtiyaçlarına cevap vermiyor, çare olarak ne tür bir çözüm öneriliyor.
Tartışılması gereken konu budur.
Hiçbir madde belirtmeden, hiçbir çözüm de önermeden darbe Anayasasını değiştirelim diye sokak sloganı ile yola çıkarsanız altında bir bit yeniği var demektir.
Anayasamızın “Değiştirilemeyecek hükümler” başlıklı 4. maddesinde, “Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” deniliyor.
Büyük çoğunluğun korkusu ve endişesi bu maddelerin de değiştirilmek istendiği yönünde.
Niyetiniz gerçekten bu maddeleri değiştirmek değilse açık açık söyleyin…
Bu maddeleri kökünden değiştirmek hayalindeyseniz darbe Anayasası mavalını bırakın…
Sadece bu kadar değil…
Anayasanın 6. maddesinde “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” hükmü, 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmü, 24. maddesindeki “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz” hükmü yer alıyor.
Yine Anayasanın 34. maddesinde, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” deniliyor.
Hani kafaları esince valilik kararıyla toplantı ve gösteriler yasaklanıyor ya…
Bu madde engel mi oluyor yoksa...
Anayasanın 66. maddesinde, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” hükmüne yer verildi.
Türk denilmesi mi birilerine batıyor.
Tabii ki Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi zorunluluktur.
Kararname adıyla kanun çıkarma yetkisinin tek kişiden alınması ve yasama yetkisinin sadece TBMM’ne verilmesi ve TBMM’nin iktidarı denetim görevini yeniden üstlenmesi acil ihtiyaçtır.
Özellikle 2010 ve 2017’deki referandum sonrası Anayasada yapılan değişiklikler ülkeyi kaosa sürükledi.
Değişiklik gerekli ama tekrar aynı hataya düşülmemesi için önümüze ne konulacak önce onu görelim.
***
Güneşe dönebilmek
Büyük İskender’in babası Philip, İskender’i hiç sevmezmiş.
Hatta İskender’i sürgüne yollamış, sonra affetmiş. Yine de İskender’e olan soğukluğu değişmemiş.
Günün birinde Philip’e simsiyah yelesi rüzgâr, gözleri yıldız, toynakları mermer gibi bir at hediye etmişler.
Dizginlemek ne mümkün, 4 kişi atı zapt edemiyormuş.
Hele üstüne binmek, Allah muhafaza… Deneyen 3 kişiyi üstünden atmış.
Atın azgınlığını gören Philip tereddüt etmiş.
Kral olarak hediye ata binmesi gerekir ama at üstünden atabilir, belini kırabilir...
Philip sürgünle kurtulamadığı oğlu İskender’e, “Atı sana veriyorum” demiş.
Amacı, İskender’in ata bineyim derken, düşüp belini kırması hatta ölmesi.
İskender ata yaklaşmış, dört görevli zor zapt ederken kolanı tutmuş, atı şöyle bir çevirmiş, yaklaşmış, burnunu sevdikten sonra ata binmiş.
Dört nala sürmüş...
Gelince arkadaşları “Nasıl bindin bu deli ata?” diye sormuşlar.
İskender’in cevabı dersliktir:
- At gölgesinden korkuyordu, başını güneşe çevirdim...
(Alıntıdır)
***
TEBESSÜM
Kuzu
Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia eder. Ancak etrafındakiler bunun gerçekleşemeyecek bir durum olduğunu söyler. Profesör ise buna mukabil deneyip olabileceğini savunur. Hemen akabinde hayvanat bahçesinde denemelere başlar.
İtiraz edenler bir hafta sonra kuzu ile aslanın aynı kafeste olduğunu görür. Şaşkınlıkla bunu nasıl başardığını sorduklarında profesör şu cevabı verir:
- Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz.
***
GÜNÜN SÖZÜ
Birçok insan hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için feda eder.
Richard Wilkins