Biraz gecikmiş bir yazı olacak bu yazı. Şubat ayının başında İzmir tarım fuarına katıldım. Amacım daha kapsamlı bir yazı yazmaktı ama sadece fuarda fiyatını öğrendiğim anda kafama takılan bir konudan bahsetmek istiyorum sizlere.

Bir traktörün fiyatını sordum 285.000 Euro cevabını aldım. Yaklaşık 6.000.000 TL. hani durmadan tarıma destek, tarımı kurtaralım gibi sözler duyuyorsunuz ya onlara itibar etmeyin. Önce tarım alanında üreten ya da tarım yaparak hayatta kalmaya çalışan insanları eğitmeden bir arpa boyu yol alamazsınız.

Altı milyon liralık bir traktörün finansal hesaplarını hangi köylümüz yapabilir? Parasının da olduğunu varsayalım; bu makinenin ne kadarlık iş yapacağını, yatırımın kaç yılda geri döneceğini, krediyle alınıyorsa eğer faiz hesaplarının yapılması gerekir.

Finansman derslerinden aklımda kaldığınca anlatmaya çalışayım. Örneğin bir fabrika kuracaksınız bu fabrikanın yaklaşık maliyetini hesap edersiniz. Harcayacağınız parayı bankaya yatırdığınızda elde edeceğiniz geliri fabrikanızdan kazanacağınız parayla karşılaştırırsınız. Faiz kısmı artı veriyorsa o yatırımı yapmak karlı değildir vazgeçersiniz.

Yaptığınız yatırımın ekonomik ömrünü, bu yıllar boyunca amortismanlarınızı, belirlediğiniz yıl sonunda elinize geçecek hurda değerini bulup tüm bu süreçte elde edeceğiniz geliri faiz gelirine oranlamanız gerekir. Tabi ki enflasyonu da göz önünde bulundurmalısınız.

Kısacası finansman ekonomi eğitiminin en önemli bölümlerindendir ve ayrı bir uzmanlık gerektirir.

Burada şunu anlatmak istiyorum; tarım da başlı başına bir iştir ve bu alanda yapılan yatırımlar da aynı finans kurallarıyla gerçekleştirilir. Kaba taslak olarak bu hesabı yapabilecek insan sayısı çok ama çok azıdır. Mutlaka bilgi gerektirir.

İşte desteklemenin yapılacağı kısım “bilgi” kısmıdır. Balık vermek değil balık tutmayı öğretmektir.

Hibe ile devletten hayvan alan çiftçilerin çoğu iflas etti. Çünkü devlet sana bu hayvanları veriyorum ama ahırın bunlara uygun mu? Bu hayvanların yiyeceği yem bitkilerini ekecek arazin; işleyecek makinen var mı diye hiç sormuyor.

Duvarlarımız sürekli çatlıyor ve bir süre sonra yıkılacak devlet o çatlakları kapatmak için çamur yolluyor. Oysa yapılması gereken o duvarı yıkıp yenisini ve sağlamını yapmaktır. Hem zamanımız hem de paramız boşa harcanıyor.

Başka bir gerçekten söz etmek istiyorum. Hayat asla boşluk kabul etmez. Bırakılan her boşluk başkalarınca doldurulur. Tarım alanında bir boşluk oluşmuşsa bunu gören yatırımcılar tarıma yönelir. Ekonominin sihirli ve görünmez eli dengeyi hep sağlar.

İlerleme hayatın doğal akışı içinde gerçekleşir. Miras paylaşımıyla ya da başka nedenlerle küçülmüş ve bölünmüş arazilerde rantabilite (üretim verimliliği) sağlanamayacağı için kısa sürede atıl hale gelecek ve oluşan bu boşluk şirketler ve yatırımcılar tarafından doldurulacaktır.

Devlet de bu durumun farkında ve iyi niyetle komşu arazilerin alımında sübvansiyonlu kredi veriyor insanlara. Arazi büyüsün verim artsın düşüncesiyle. On dönüm araziyi sürmek için dönüm başına yüz lira gerekiyorsa yeni sistem dev traktörler ile bin dönün arazi sürülürse bu maliyet dönüm başına altmış liralara kadar inebiliyor.

Altı milyonluk traktör için  binlerce dönüm arazi gerekiyor. Uydu destekli otomatik yönlendirme ve dümenleme ile insana gerek kalmadan arazileri kendi sürebiliyor.

Destekleme bilgi ve eğitime yapılmalı yoksa hiçbir şeyi kurtaramayız.