Bugün Kara Kadir'in ibretlik öyküsünü özetleyeyim:

Kara Kadir, Ayvacık'ın Sunoba köyündendi. Yunan işgalinden önce askerden kaçmış ve kendisi gibi asker kaçakları ya da türlü ahlaksızlıkları, cinayetleri, hırsızlıkları, namussuzlukları sebebiyle dağa çıkmış olan soysuzlarla birleşerek çete kurmuştu. Kendine de Kadir Efe adını lâyık görmüştü.

Kara Kadir, lakabından anlaşıldığı gibi mıkırdı. Rumlar esmere mıkır derlerdi. Kısa boyluydu.

Savaşlar sırasında gerek kocası askerde, gerek şehit olanların anaları, ihtiyar babaları, eşleri, çocukları bu köylerde yoksuldu, açtı. Kıtlık, yokluk kol geziyordu. Savaştan sonra pek çok kadın, kocaları şehit olduğu için, çok mağdur durumdaydı. . Askerini erini bekleyen, şehit karılarının yokluklar içinde acıları yetmiyormuş gibi, bir de Kara Kadir gibilerinin tacizleri ile karşı karşıya kalıyor hem onların hem bir şey yapamayan aksaçlı ihtiyarların gözyaşı ve bedduası bitmiyordu.

Bütün olumsuz koşullara rağmen, Mustafa Kemal'e inananların, kanının son damlasına kadar onun gösterdiği yolda çarpışmaya hazır insanların sayısı da giderek artıyordu. Yunanlıların gözler önünde yaptıkları mezalimli görüp çetelerinden firar ederek Kuvva-yı Milliye'ye katılanlar vardı.

Kuvvacılar köy köy geziyor, eli silah tutabileceklere:

"Arkadaşlar, ilk işimiz Yunanlıları topraklarımızdan çıkarmak olmalıdır. Ordunun başına Mustafa Kemal geçecektir. Paşayı bütün imkânlarımızla desteklemeliyiz, biz buraya düşmana karşı koyacak teşkilatı kurmaya geldik. Sizlerin yardım istiyoruz," diyorlardı.

"Memleketin kurtulması yolunda el birliği edip beraber çalışmalıyız" telkinlerine karşı Kara Kadir hiç oralı olmuyordu. Ovalar köyler cayır cayır yanarken onlar dağda vurgunla, çapulla günlerini gün ediyorlardı. Soygun için İşgalci Yunanlılara birkaç kurşun sıktılarsa, bunu düşmana karşı savaştılar diye propagandaya çeviriyorlar, kendilerini Kuvvacılarla birlik olan Efelerle zeybeklerle eş görüyorlardı. Oysa gerçek onların gösterdiği gibi değildi.

İki yıl geçti Türk'ün makus talihi yeniliyordu. Yunanlılar geri çekilmeye başlamışlardı. Dağdaki çeteleri bir korku almıştı. Mustafa Kemal'in ordusu bağımsızlığı kazanır ülkeye yeni devletin düzeri hakim olursa, onların dağlarda barınmaları mümkün olmayabilirdi. Kara Kadir, yurdu işgal eden düşmanın karşısına çıkmamıştı ama Türk Ordusunun önünde kaçmakta olan Yunan askerlerinin arkasından birkaç kurşun sıkmakla, kendini kurtuluş savaşında onurla hizmet etmiş efeler safında göstermek istiyordu. Ama, halka yaptığı zulümler kimsenin belleğinden silinmemişti.

Kara Kadir'in kafasından hızla bir düşünce geçti. Kendisi için de bir türkü yakılmış olsa, ağızdan ağza dolaşsa, herkes Kadir Efe'yi bir kahraman olarak görmeye başlar, ona kimse dokunmazdı.

"Ülen benim için de bir türkü söyleyin." Çeteler bir birlerinin yüzüne baktılar. Onlar şiirden türküden anlamazlar, ancak soygun kapar, fakir fukara demeden güçlerinin yettiği herkesin elindeki emeğe, kümesindeki iki tavuğa ve namuslarına göz koyarlardı.

Kara Kadir baktı ki olmayacak, kendisi,  kendisi için bir türkü söyledi. Kızanlarının bu türküyü iyi öğrenmesini istedi. Üç beş sefer tekrarladı. Kendine yaktığı türküsünü toplu olarak okutturdu. Zevkten dört köşe olmuştu. Sonra emrini verdi.

"Haydin, baskın yaptığınız her köyde, erkek kadın demeden herkesi meydana toplayın. Bu türküyü onlara öğretin. Söylemeyen ölümlerden ölüm beğensin!"

O günden sonra Kara Halil'in adamları köy köy dolaşıp, halka Kara Halil türküsünü öğretiyordu. Bu türküyü halk içine sindirmiyordu. Kara Halil'in adamlarının yanında öğretildiği gibi söylüyorlardı. Onlar gittikten sonra bir nakarat ekliyorlardı. Nakaratlı haliyle kulaktan kulağa yayıldı. Ve bu haliyle dipçik zoruyla değil, herkes eğlenmek için söyler oldu:

Sunoba'nın taşları
Çıkamam yokuşları
Kadir Efe'yi sorarsan
Çetelerin başları.

Dağlar aman dumansız
Kadir Efe dinsiz imansız
Olamaz gayrı Kadir Efe,
Teslim olmuyor gayrı.

Zeytin yağın şişesi
Sunoba  menekşesi
Ne de güzel geliyor
Kadir Efe'nin sesi

Dağlar aman dumansız
Kadir Efe dinsiz imansız
Olamaz gayrı Kadir Efe,
Teslim olmuyor gayrı.

Kara Halil ne mi oldu? Anlatalım: Ulusal Kurtuluş gerçekleşmişti. Ülke huzura kavuşmuş, dağlardaki asalaklar birer birer yakalanmış, İstiklal Mahkemesi'ne çıkarılmıştı. Bunlar arasında Kara Kadir de vardı. Bahçeli köy ile Çınarlı arasında dere kenarında kurşuna dizildi. Böylece yüzlerce mazlumun acısı alınmış, kanları yerde kalmamıştı.

YARIN: İHSAN ÇAVUŞ