Karacaoğlan'ın da halk edebiyatımızın âşık geleneği içinde ayrıcalıklı bir yeri vardır. O bir sevgi adamıdır. Sevdanın türlü türlüsünü halkın yüreğine öyle bir işlemiştir ki, dört yüz yıldan bu yana eskimemiş, unutulmamış, değerinden bir şey yitirmemiştir. Dilindeki yalınlık, anlatım, anlam ve âhenk gücü, benimsenmesini, sevilmesini pekiştirmiştir. Karacaoğlan, kendisine özgü, canlı ve içten anlatımıyla, yaşamı algılamasıyla, dört yüz yıldan beri halk şiiri geleneğinin doruğunda kalmıştır.
Karacaoğlan'ın, 1606'da Adana'nın Bahçe, Feke ve Kozan üçgeni içinde konup göçmekte olan Varsak Türkmenlerinin obalarında doğduğu biliniyor. O yıllarda bu Türkmenlerin yerleşik bir düzenleri yoktur.
Karacaoğlan bir "yaş destanı"nda:
Bin on beşte beratçığım yazıldı
Seksen beşte belkemiğim bozuldu
Bin doksanda mezarcığım kazıldı
...
demektedir. Hicrî 1015 yılının karşılığı, milâdî 1606'dır. "Bin doksanda mezarcığım kazıldı" dizesinden yola çıkarak, bu şiire kuşku ile bakılabilir; çünkü kişi, mezarının kazıldığını, kendi destanında söyleyemez; bunu ancak başka biri söyleyebilir. Ama yaşlı ve rahatsız birinin, "vâdesinin yettiğine" ilişkin duygusal sözler söylemesini de doğal karşılamak gerekir. 1090 yılı, miladî 1678 yılını karşılamaktadır. Yukarıdaki varsayıma göre, Karacaoğlan bu destanı söylediğinde 72 yaşındadır.
Öte yandan Ali Rıza (Yalgın) Yalman'ın, ilk kez 1928'de yayınlanan Cenup'ta Türkmen Oymakları kitabında yer alan bir şiirde:
Karac'oğlan der ki ünüm duyuldu
Bin on beş'te göbek adım koyuldu
Çingiroğlu benim özsoyumdu
Şimdi soyka kaldım garip başıma
dizeleri görülmektedir. Buradan da Karacaoğlan'ın doğum tarihinin 1606 olduğunu anlıyoruz.
Niçin Bahçe, Feke ve Kozan üçgeni?
Karacaoğlan hiç bir şiirinde açıktan açığa nereli olduğunu söylememiştir. Söyleyemezdi de; çünkü göçebe hayatı süren bir ailenin çocuğudur. Aşiretinin, obasının, oymağının geldiği, konakladığı, göçeceği, sevgili bulmak için gezmek istediği yerlerin adından söz etmekte; geniş bir coğrafyanın sınırlarını çizerken, bu sınırlar içinde kimi noktaları işaretlemektedir.
Bir şiirinde:
Kozan Dağı'ndan neslimiz
Arı Türkmendir aslımız
Varsak'tır durak yerimiz
Gurbette yâr eğler bizi
dediği belirtilerek, Kozan, Kadirli, Bahçe hattında olan Bahçe ilçesine bağlı Varsak köyünden olduğu söylenmektedir. Oysa şiirde Varsak'tan "durak yeri" olarak söz edilmektedir. İçerisinde Maraş geçen dizeleri dayanak göstererek, Kahramanmaraşlılar, Karacaoğlan'a sahip çıkmaktadır.
Barak Türkmenleri ile Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de de onu kendilerinden saymaktadır. Batı Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşiretine göre Karacaoğlan, onlardandır. Mersin'in Tarsus, Silifke, Gülnar, Mut ilçelerinde yaşayanlar kendi ilçelerinden olduğunu ileri sürmektedir. Gazianteplilere göre, bu gün Suriye sınırları içinde kalan Akpınar köyündendir. Bir söylentiye göre de Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyünde doğmuştur. Listeyi Kırşehir'den Erzurum'a kadar uzatırken, araya başka yerler de eklenebilir.
Türkmenistan'da, Karacaoğlan'ın orada doğduğu, sonradan Türkiye'ye gittiği görüşü kabul görmektedir. Sokaklardaki resimleriyle, yakalardaki rozetleriyle, televizyonlardaki programlarıyla, gazetelerdeki haber ve yazılarıyla, Türkmenistan'ın her yerinde Karacaoğlan vardır. Şiirleri bestelenmiş; tiyatro eserleri yapılmıştır. Bir tiyatro eseri, Karacaoğlan'ın "Dört yüz yıl sonra doğduğum yere döndüm," sözleriyle sona ermektedir.
Nitekim, Karacaoğlan'nın doğumunun 400. yılı, Türkmenistan'da da büyük etkinliklerle kutlanmıştır. Başkent Aşkâbâd'da heykeli, Hazar gölü kıyısındaki Balkanâbâd'da yaptırılan Karacaoğlan anıtı açılmıştır.