Winston Churchill'in kardeşi Jack Churchill'in şu dizeleri daha sonra İngiliz Ordusu tarafından yayınlanan bir gazetede çıkmıştı:

"Dik tepeyi nefes nefese tırmanırken,
'Y kumsalı' diye bağırıyordu İskoçyalı,
Y Kumsalı Y Kumsalı Y Kumsalı!
Bu yere kumsal adının verilmesi,
haksız yakıştırmanın ta kendisi.
Oysa değil başka bir şey,
bir yar ki her yanı kanlı,
söyler misiniz
acaba bunun neresi kumsal?"

Mustafa Kemal 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta 2. Anafartalar Zaferini kazanırken, Çanakkale muharebelerinin de kaderini belirlemişti. 2 Mart 1915'de Londra'ya "Hava bozmazsa iki haftaya kadar İstanbul'dayız" diye mesaj çeken düşman, 9 Ocak 1916'da Türk topraklarından çekilmek zorunda kalmıştı.

Çanakkale Deniz Taarruzlarını hazırlayarak idare eden W. Churchill hatıralarında Çanakkale Savaşlarından söz ederken " Bir miralayın karşımıza çıkışı bütün talihimizi değiştirdi." diye yazmıştı.

Bugün Conk Bayırı'na gidenler buradaki Türk Anıtını görürler. Bu anıt bir insanın elini sembolize eder. Beş sütun gökyüzüne doğru uzanarak Allah'a dua ve hamd eder gibidir. Her birinde bir kitabe vardır.

Birinci Kitabe'de şunlar yazar: "19. Piyade Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Atatürk 25 Nisan 1915'de düşman kuvvetlerinin Anzak koyuna çıktıklarını öğrenir. Sağduyusunu kullanarak 57 inci Piyade Alayını çıkarma bölgesine gönderirken kıyıyı savunmaya çalışan, fakat cephanesi tükenmiş bir avuç askerine süngü taktırıp hücum ettirerek 57. Alayın da desteği ile Düşmanın Conk Bayırı'nı almasını önler ve orada mevzilenir.

İkinci Kitabe'de şunlar yazılıdır:

"Mustafa Kemal Atatürk 25 Nisan 1915 günü Conk Bayırına taarruzu başlatırken 57. Alaya şu emri verir 'Size sadece taarruzu değil, ölmenizi ve böylece zaman kazandırarak bizden sonra gelecek asker ve komutanların bizi izlemelerine imkân vermenizi emrediyorum.' Düşman donanmasının açtığı etkili ateşe rağmen, bu çetin savaşa kıtalarımız şevkle düşmana saldırarak onları Cesaret Tepe'ye çekilmeye zorlamıştır."

Üçüncü Kitabe:

"Yeni takviyelerle Anzak'ta mukavemet etmekte olan düşman, 6 Ağustos'ta Conk Bayırına doğru karşı saldırı başlatmıştır. Bütün gün ve gece süren çok çetin çarpışmalar sonunda her iki taraf da ağır kayıplar vermişlerdir. 9 Ağustos 1915 gecesi Conk Bayırı tepelerinde Türk askerleri, düşmanı, hatlarının 25 metre ilerisinde durdurmayı başarmışlardır."

Dördüncü Kitabe:

"Her iki tarafın siper hatları birbirine yakın olduğundan 10 Ağustos sabahı Türk askerleri süngü hücumuyla bir karşı taarruz başlattılar. Yoğun donanma ve top atışları altında geçen Conk Bayırındaki kanlı çarpışmalar sırasında Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal hiçbir zaman mevkiini terk etmedi. Bir şarapnel parçası isabet aldığında hayatta kalmasını parçalanan saatine borçludur. Düşman kuvvetleri Ağılderesi'ne sürüldüler."

Beşinci Kitabe'de yazılanlar şöyledir:

"Yapılan bu muharebenin sonucu olarak, düşman kuvvetleri, Gelibolu Yarımadası'nı ve onun en önemli mevkii olan, savaşlar sırasında Türk askerlerinin kahramanca ve cesaretle savundukları Conk Bayırını zabt etmeyi başarmışlardır. Türk ordusunun kayıpları 9.200, düşmanın ise 12.000'dir. Bu yöre, savaşların vuku bulduğu yerdir."

Haluk Nihat Pepeyi, Anafartalar Destanı'nda düşmanın Anafartalar'dan bir adım atmasına izin vermeyen etten, kemikten set çeken kahramanlarımızı anlatır ve eğer Düşman Anafartalar'dan geçebilselerdi, yine o şimşek adam olmasaydı "Bu sabah İstanbul'un son sabahı olurdu" diyor.  Sayfalar dolusu destanının bir yeri şöyle:

"........

Ölüm havalarını haykırdı borazanlar,
Bundan kanlı bir günü görmeyecek yazanlar.

Son tepeye koşuyor askerler iki yandan,
Şimdi dost da, düşman da birbirinden kahraman.

Meraklandı yıldızlar, yerinde saydı dünya,
Hakikat bir yalansa; gerçek olmaz mı hülyâ?

Ön safta saldırıyor düşmana genç kumandan,
Önünde kim yenilmez, kim koşmazdı ardından?

...."