Yeni yasama yılı açıldı. Yine Anayasa değişikliği konuşuldu, konuşuluyor.

Peki, önceliğimiz gerçekten Anayasa değişikliği mi? Başka bir deyişle Türkiye’nin çözülmesi gereken ilk ve en büyük sorunu Anayasanın kökten değiştirilmesi mi?

Tabii ki hayır…

Türkiye’nin en büyük sorunu nedir, ilk önce nelerin yapılmasını istersiniz?” diye çıkın sokağa vatandaşlara sorun…

Hiç kimsenin aklına Anayasa değişikliği gelmez, büyük çoğunluk Anayasanın değiştirilmesinin ihtiyaç olduğuna bile inanmıyor.

Türkiye’nin Anayasa değişikliğinden öte, çok daha önemli kangren haline gelmiş sorunları var.

İlle de yasal düzenleme yapılacaksa, öncelik Anayasanın değiştirilmesi değil, Siyasi Partiler Kanununun sil baştan yazılmasıdır.

Lider ve liderin etrafında kümelenmiş kuklalar hariç, aktif siyasette olanlar dâhil, herkes siyasi Partiler Kanunundan şikâyetçi…

Lider sultasından, milletvekili aday listelerinin belirlenmesine, partilere üye kaydından delege seçimlerine kadar her konuda çok ciddi sorunlar yaşanıyor.

Milletvekili aday listeleri belirlenirken kaç parti ön seçim yapıyor? Maalesef hiçbiri…

Genel merkezde liderin güvenini kazanmış üç beş kişi, 81 ilin 600 milletvekili adayını kafalarına göre belirliyor.

Büyükşehir belediye başkan adaylarını geçtim, belde belediye başkan adayları bile genel başkan tarafından seçiliyor... O kadar ki, 2-3 bin nüfuslu beldedeki belediye meclis üyeleri bile genel başkan tarafından belirleniyor.

O kadar demokrasiden ve halk iradesinden uzağız…

Hatta bir dönem, bir siyasi parti güya milletvekili adaylarını belirlemek için kendince teamül yoklaması yaptırdı…

Ne hazindir ki, teamül yoklamasına katılan adayların hiçbiri milletvekili aday listesine konulmadı…

Siyasette öyle bir düzen oluştu ki, genel başkan önce delegeleri seçiyor, genel başkanın seçtiği delegeler de büyük kongrede genel başkanı seçiyor.

Bu kadar halk iradesinden uzak düzen kurulduğu için genel başkan seçilen biri, 20 seçim kaybetse bile ölene kadar koltuğunda oturabiliyor.

Genel başkana karşı çıkanlar ise hain ilan ediliyor.

Her şeye rağmen biri çıkar genel başkanlığa aday olursa, tüzük oyunlarıyla adaylığı engelleniyor. Hatta kimi zaman kongrenin yapıldığı salona bile sokulmuyor.

Hatta bazı partilerde ilçe kongrelerinde bile rakip aday çıkamıyor, adaylığa heveslenenler ikna (!) ediliyor.

Kazara istenmeyen aday seçilirse hemen yönetim görevden alınıyor.

Halk iradesi yok, adaletli bir yarış yok… Her şey genel başkanın iki dudağı arasında…

Bu şartlarda seçilen milletvekillerinin Anayasayı değiştirmesini ister misiniz?

Önce Siyasi Partiler Kanunu kökten değiştirilsin.

Anayasaya daha sıra gelmedi…

****

Tango

Ortadoğu Teknik Üniversite İşletme Bölümünü hocalarından Prof. Dr. Muhan Soysal bir gün derse girdiğinde öğrencilerine; “Size bu derste ve izleyen iki ders boyunca tangoyu anlatacağım. Çok dikkatli dinleyin ve not tutun” der.

Normalde işletmeyle ilgili bir konu anlatması gerekirken, niye tango konusunu anlattığına bütün öğrenciler şaşırır ama yine de dersi dinlemeye devam ederler.

Hoca önce tangonun tarihçesinden başlar, sonra müziğin ritmine geçer, daha sonra da tango figürlerini öğretir.

Adımların nasıl atılacağını şekillerle izah eder. Bir kavalyenin damı nasıl dansa davet edeceğini, elini belinde nereye koyacağını ve daha birçok bilgiyi en küçük ayrıntısına kadar anlatarak not ettirir.

Üçüncü haftanın sonunda ise ertesi ders tango konusunda yazılı sınav yapacağını bildirir.

Öğrenciler sınavda çok başarılıdır.

Çok dikkatli not tutmuşlar, bütün yazdıklarını ezberlemişler, en küçük bir ayrıntıyı dahi cevaplamışlardır.

Başarı ortalaması 90 puanın üzerindedir.

Ertesi derste öğrenciler tahtada şu notu görürler...

Sınavın ikinci bölümü için herkes spor salonuna gelsin.

Bütün öğrenciler, spor salonunda toplanır.

Muhan Hoca önceden her şeyi gerektiği şekilde düzenletmiştir.

Duvar diplerinde sandalyeler sıralıdır, orta yer dans pisti olarak boş bırakılmıştır. Salonun birkaç yerine kameralar konmuştur.

Öğrenciler etrafı merakla izlerken Prof. Soysal şöyle konuşur:

- Şimdi herkes tango yapacak, öğrendiklerini uygulayacak. İşte müzik, buyurun piste...

Erkek öğrenciler bayanlara yaklaşıp önlerinde reverans yaparak onları dansa kaldırırlar. Hep birlikte müziğin ritmine ayak uydurup dans ederken, çevredeki kameralar da onların tüm hareketlerini kaydeder.

Sonuç tam bir fiyaskodur. Yanlış ve acemice hareketler, duraklamalar, şaşırmalar, çarpışmalar…

Öğrenciler yazılı sınavına göre çok iyi bildikleri tangoyu bir türlü becerememektedir.

Hemen hemen hepsi müzikle uyumsuz, tangoyla uzaktan yakından ilgisi olmayan hareketler yapmaktadır.

Sonunda, sınav bir kaos ortamı içinde tamamlanır.

Hoca, bir kaç gün boyunca kamera kayıtlarını inceler ve sonucu açıklar…

Ortalama başarı notu bu kez 33’tür...

Muhan Hoca’nın amacı aslında öğrencilerine, tango öğretmek değildi.

Bir şeyi; yaşamadıkça, onunla bütünleşmedikçe, gerçek anlamda öğrenilemeyeceğini öğretmekti...

Bunun dışında öğrenilmiş sanılanların; hepsi eğretidir, hepsi verimsizdir, hepsi geçicidir...

***

TEBESSÜM

İsim

Adam, ismini değiştirmek için mahkemeye başvurmuş. Hâkim sormuş:

- İsmin ne?

- Remzi Hıyar.

Hâkim:

- İsmini değiştirmek istemekte haklısın. Yerine ne istiyorsun?

Adam cevap verir:

- Sadık Hıyar.

****

GÜNÜN SÖZÜ

Üstünden geçtiğin köprüleri yıkma, bir gün geri dönmek zorunda kalabilirsin.

Anatole Franc