Sivas Cumhuriyet Albümü’nün yayınlandığını okumuştum ama, henüz kavuştu. Yazıma  başlamadan önce, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle, “Cumhuriyetin Temelinin Atıldığı” Sivas’ta yüzyılı fotoğraflarla gözlerimizin önüne serenlere, içtenlikle  teşekkür etmeliyim. Tekin Şener’in ekibi ve onlara bu değerli eseri hazırlama imkanını veren, yayınlayan Sivas Valiliği’ni kutluyorum.

Sivas Valisi Dr. Yılmaz Şimşek’in yazdığı gibi, Sivas’ta Cumhuriyet’in fotografik seyri belgeselinin   değeri giderek artacak. Sivas'ın Cumhuriyet'le geçen son yüz yılının görsel geçidi, yarınlara kalacak. Maddi ve manevi artı ve eksilerine ilişkin, “nereden nereye geldik?” sorusunu gündemde tutacak.

Albüm içeriğinde kronolojik sıra ile yer alan 220 fotoğraf ve alt yazı açıklamaları, 4 Eylül'den 29 Ekim'e, Sivas Kongresi'nden Cumhuriyet'in ilanına uzanan sürecin anılarını gözümüzün önüne seriyor.  

Önümüzden akan sinema şeridinin her karesi, kılığından kıyafetine kadar insanımızdan, mekanımızdan değişimleri yansıtıyor. Olumlu ve olumsuz kıyaslamaları yapmaktan, “niçin, niçin, niçin?” sorularını sormaktan kendimizi alamıyoruz.

Bu eseri hazırlayan Sivas sevdalısı Tekin Şener, şöyle yazıyor:

Şehir fotoğraflarına bir düzen içerisinde baktığımızda kentleşmeyi, hayat tarzını, teknolojiyi, kurumsal ve idarî yapıyı tarihî perspektif içinde görür, şehrin bugününün geriye doğru ayak izlerini sürebiliriz. Bu geçmişe buğulu bir bakıştır aslında. Şehir fotoğrafları kılavuz olup meydanlara, merasimlere, anıt yapılara, manzaraya hâkim tepelere, silüetlere, simalara ve geçmişe götürür bizi. Zamanda geriye, mekânda eskiye, hayatta maziye doğru bir yolculuk vaat ederler.”

“Sivas’ın Cumhuriyet Albümü ya da Yüzyılın Fotoğraf Seyri”, zaman şeridinde iz bırakan dönemlere göre sınıflandırılmış. Örneğin 1923-1939 arası bizlere demiryolu, Cer Atölyesi, elektriğin gelişi, yolculuk ve nakliye imkanları, kömür, Sivas Lisesine yapılan pansiyonla okul, çevre illerden gelen gençlere de yuva olması,  ilk kalorifer, ilk radyo ve gramofonun sesinin duyulması gibi olguları anımsatıyor.

1940-1959 deminde, Sivas’a İkinci Dünya Savaşı’nın karanlığı çökmekte. Karartma geceleri, karne ile alınabilen ihtiyaçlar. Hükümetin önüne kurulan hoparlörden şehre akşam ajansı yayınlanıyor. Askerlik dört yıla çıkmış. Çimento Fabrikası açılmış ve betonla tanışılmış. Ankara’ya ilk otobüs seferleri de bu dönemde başlıyor. Bu dönemde Sivas Bölge basınının merkezi ve aktarma noktası haline gelmiş.

Sivas’ta 1960 sonrası dönem 27 Mayıs’la başlıyor. Sivas Toplama kampında yüzlerce kişi aylarca kalıyor. Türkiye’nin ilk “Bozkurt” lokomotifi Sivas’ta üretiliyor. Türkiye’nin dokuzuncu kalabalık şehri Sivas’tır. Ne yazık ki, bu yıllar aynı zamanda göçün de başlangıcı olmuş. Göç dalgası başlamış. Almanya gurbeti yavaş yavaş açılıyor ve yıllar içinde hızlanıyor.

1967'de Sivasspor kurulmuş. Kayserispor maçındaki facia sonunda, Sivas'taki Kayserili sermaye sahipleri ayrılıyor. Ticaret hayatı olumsuz yönde etkileniyor.

12 Eylül'e giden süreçte çatışmalar, yürek yakan nice olaya sahne oluyor. Sivaslılar bahçeli, yüksek tavanlı ahşap evlerini, bir apartman dairesine değişiyor.

2 Temmuz 1993'te yaşanan vahim hadiseden sonra Sivas’ta yeni bir göç dalgası başlıyor, Sivas içine kapanıyor. 1991'de Kültür Bakanlığına bağlı Türk Halk Müziği Korosu, 1997'de Sivas Devlet Tiyatrosu kuruluyor.

2006'da Meşhur Cıbırlar Parkı kaldırılmış, çevresindeki kamu binaları yıkılmış. Uzun süren gecikme sonunda Cumhuriyet'in 100. yılında Sivas Yüksek Hızlı Tren'e kavuşuyor.

Yazımın başında bu belgesel albümü hazırlayanlara, imkân sağlayanlara teşekkür ettim. Yazımın sonunda da bu çalışmaya fotoğrafları ve aile albümleri ile katkı sağlayanlara teşekkür etmeyi görev biliyorum.